On model, on stil, bir ünlü kedi. On tasarımcı, Lagerfeld’in mirasını geleceğe taşımak için Paris’teki Grand Palais’de bir araya geldi.
1 / 10 Donatella Versace
“Karl, Gianni’nin çok yakın dostuydu; birbirlerini çok sever, birbirlerine saygı duyarlardı. Gianni pek arkadaşı olan biri değildi. Karl’ın da öyle olmadığını söyleyebilirim ama aralarında bir bağ vardı. Gianni’ye hep; “Lütfen, onunla tanışmak istiyorum” derdim. O da bir gece beni Karl’ın evine götürdü; büyülenmiştim. Günümüzde tasarımcılar -bilhassa benim- için çok değerli biri. Onun asi ruhunu seviyoruz. Bir arada pek de anlamlı olmayan şeyleri bir araya getirirdi ve bunu yalnızca, anlamlı olabileceğini size göstermek için yapardı. Kendini ciddiye almazdı ama bu çoğu dehanın ortak özelliğidir. Her defilesine ilkmiş gibi yaklaşırdı. Etrafında kadınların olmasını isterdi, ona güç vermeleri için. Kadınların varlığı çok önemliydi; işleri hakkında kadınların ne düşündüğünü bilmek isterdi.”
2 / 10 Pierpaolo Piccioli, Valentino
“Karl ile 90’ların başında Fendi’de tanıştık; ofise bir yıldız gelmiş gibiydi. Bir açıdan, dünyadan haberler getirir, bize yeni güzelliğin çirkinlik olduğu gibi şeyler anlatırdı. Bu manifestolar son derece keskindi ve şüphe duyulmadan aktarılmıştı. Karl’dan öğrendiğim bir diğer ders, hiçbir şey için varsayımda bulunmamaktı. Her şeyle çalışabilirdiniz. Her şeyle yaratımda bulunabilirdiniz. Karl’ın moderniteye dair araştırması beni hep çok etkilemiştir. Moderniteye, çağdaş bir tasvir üretme fikrine kafayı takmıştı. Hiç nostaljik biri olmadı. Oluşturduğum bu kombinasyon onun sözlerinin, modernitenin ve yarattığı stilin keskinliğinin bir harmanı.”
3 / 10 Jun Takahashi, Undercover
“Karl’ın bu kadar uzun süre bu kadar başarılı olması muhteşem. Chanel’i, stilini her yıl parça parça yeniden işlediği yıllar boyunca hep taze kaldı; geçen her dönemin atmosferini yakaladı ve bunu Chanel’in tasarımlarına işleyerek stilinin gelişmesini sağladı. Karl’ın Chanel’in başına geçtiği dönemde yaptığı şeyi yeniden yorumlamaya çalıştım; Karl ve Coco’nun yaptıklarına ben kalkışırsam ne olacağını merak ettim. Bu takım, Chanel’in ta kendisi olsa da tam olarak açıklayamadığınız bir yanı da var; koyu renkli pop ve punk vurguları, görünen veya parçalanmış dikişler…”
4 / 10 Christopher John Rogers
“Fendi için yaptığı işlere baktığımda, çok pahalı olmalarına rağmen asıl özelliklerinin hep teknik olduğunu gördüm. Markanın coutureparçalarının yapımının mutfağında neler yaşandığını düşündüm. Buradaki tasarımımın odağında da bu var. Emek yoğun bir çalışmaydı: 250’den fazla organze parçası var, ipekli damasko var, iç eteklik var, kemikli korse var. Karl’ın en sevdiğim koleksiyonlarından biri Chanel’in 2006 Sonbahar/Kış Haute Couturekoleksiyonu. Jean kumaşı ve kalça boy çizmeler vardı; birçok kişi o dönem ‘Bu da ne?’ diye düşünüyordu. Yaş aldıkça işlerini farklı bir açıdan takdir etmeye başladım; herkese hitap etmese bile müşteriye ve ona daima hitap ediyor. Uzun ömürlülüğü, özgünlüğü ve zanaatı temsil ediyor; dünyada olup bitenlere aldırmadan, modada mizah anlayışına sahip olmayı temsil ediyor. Gerçekten de kendi dilini yaratmış biri.”
5 / 10 John Galliano, Maison Margiela
“İlk Chanel defilem çok yoğundu; yaşadığım macera ve yaramazlık hissi, her dönemin ve asrın modasına dair ansiklopedik bilgiler… Karl bir meşe ağacı gibiydi; bitmeyen bir bilgeliğe sahipti. Her beyanını ‘non?’ (“Değil mi?”) diyerek bitirmesini çok severdim. Sizi çekmek, bakış açınızı görebilmek için soru işaretiyle bitirirdi. O ‘non?’ a hazır olmalıydınız. Patou’daki döneminde çizgiye duyduğu takıntıya odaklandım. Ayrı parçalardan puantiyeler, elipsler; hepsini kombinasyona yansıttık ve projeksiyon elbisenin hangi yüzeyine değerse değsin ayrı oldular. Pullar yeni bir nakış tekniğiydi; onları kesip bükülebilir kılmak için önce sıcak, ardından buz gibi suya batırdık ki şekil verebilelim. Çok keyifli bir malzeme olmakla birlikte couture’ün tüm zorluklarını da taşıyor.”
6 / 10 Olivier Rousteing, Balmain
“Karl ile 2011’de tanıştım. ‘Yeni Balmain çocuk sen misin?’ diye sordu. ‘Evet’ dedim. ‘Eskiden Balmain çocuk bendim; modaya hoş geldin.’ Birkaç ay sonra, akşam yemeği için bulup sohbet ettik. Onunla mesleği hakkında konuşmak istemediğim için sordum: ‘İş dışında hayat nasıl? Chanel dışında yani?’ Şöyle dedi: ‘Bu soruyu sormuyoruz çünkü iş benim hayatım; iş benim aşkım.’ Daima hayattaki en büyük ilham kaynağım oldu. Modayı takip etmezdi; modayı yaratır ve onu popüler kültüre bağlardı. Karl bugün yapmaya çalıştığımız her şeyin öncüsü, kralıydı. Yaşama dair merakını hiç kaybetmedi. Ona saygı duruşu olarak hazırladığım bu görünüm için, Balmain’a yaptığı işlere baktım. İnce bel vurgusu, daha geniş omuzlar, düğmelerle oyunlar…”
“‘Moda sanat değil, iştir’ derdi Karl. Sacai’yi yönetirken hep bunu düşündüm. Bugünlerde bir tasarımcının işi yalnızca giysi tasarlamak değil ve Karl bunu ta o zaman görmüştü; moda sayborgu gibiydi. Daima bir tasarımcı oldu ama kendi imgesini oluşturmakta da çok iyiydi. Karl’ı düşündüğünüzde beyaz gömleği, zaman zaman taktığı kravatı ve köşeli mücevherleri gözünüzün önüne geliyor. Bunu yakalamaya çalıştım; yeniden üretmekten ziyade, Sacai stiliyle birleştirerek zarif bir elbiseye dönüştürmeye çalıştım.”
“İlk Chanel defilem, kadın yürüyüşü kapsamında düzenleniyordu” diyor Gigi Hadid. Gucci’nin inci, oltu taşı ve kristallerle süslü tüvit ceketini, Karl’ın imzası beyaz yakayı ve siyah eldivenleri giyiyor. “Paris sokaklarını Grand Palais’de inşa etmişlerdi ve prodüksiyonun büyüklüğünü gördüğümde gözlerime inanamadım. Hayatımda daha önce böyle bir şey görmemiştim. Ardından roket gemisi ve Titanikdefilelerini de çok sevdim. İzleyiciler podyumu ve geminin ön cephesini görüyordu ama teknenin tüm iç kısmı parti için düzenlenmişti. Karl, hikaye anlatıcılığıyla bana ilham verdi; dünyalarla iletişim kurma ve onlara can verme becerisine sahipti. İkon olmasının nedeni kendisi için önemli ve ilginç olana odaklanabilme dehasıydı; üniforması da bu niyetin bir emaresiydi. Bu onun zırhı, Karl Lagerfeld olma biçimiydi. Beş metre öteden bile Karl Lagerfeld’in görünmesi gerektiği gibi görünüyordu. Muhteşemdi.”
“H&M ile işbirliği yapan ilk tasarımcıydı. O dönemde genç olan benim için bu çok ikonikti. Lüks modadan birinin ana cadde markalarından biriyle çalışması tabuydu. Ama Karl müdanasızdı ve bunu sık görmezdiniz. Aldığı her kararın arkasında durdu; hatalı olduğuna dair bir şüphesi yoktu. Fazlasıyla ilgimi çeken Chloé dönemine bakarak başladım zira akışkan, son derece kadın odaklı stiliyle bilinen bir marka. Arşivden birkaç parça gözüme çarptı: Biri soluk renkli ipek bir elbiseydi; akışkan, dantelli. ‘Danteli nasıl dünyamın bir parçası kılabilirim?’ diye düşündüm. Bağcıklarla sertliği de işin içine dâhil ettim; Karl’ın işlerinde genel anlamda gördüğümüz bir motif bu. Bağcıkları hafiften yamuk ama onun işini günümüze taşıyor.”
“Karl ikonik Paris butiği Colette’i çok severdi ve benim markamın ürünleri de orada satılıyordu. Gri bir takım elbise, kristal bir bavul, gömlek ve kravat alıp onlarla fotoğraf çekmiş ve bana göndermişti. Hâlâ ofisimde; benim için çok özel bir fotoğraf. Yıllar içerisinde Karl bir şahsiyete dönüştü ama bunun nedeni yaptığı iş, yaratarak geçirdiği on yıllardı. İşleri, güzel tasarımla güzel zanaatın mükemmel bir kombinasyonuydu; nitelik, kavramsal fikirlere denkti. Dehası, kime tasarım yaptığını bilmesinden ileri geliyordu. Şekilleri kullanma biçimine bayılırdım: kalıplı omuzlar ve eşsiz, belki birçok insan için avangard kalacak oranlar… Ben de Chanel’in üretimlerini kullanarak bu fikirle oynamak istedim.”