Zamansız, mekansız eserleriyle ve Galeri Nev ile yaptığı çalışmalarla tanınan Tahranlı sanatçı Aras Seddigh, sanatıyla hafıza kavramını inceliyor. Makineleşmiş insanlar ve insansılaşmış makineler arasında gidip gelen görselleri ile Aras Seddigh…
Röportaj: Aslı Daneel
Bilgisayar Mühendisliği bölümünden sonra Görsel Sanatlar okudunuz. Sanata doğru bu geçişiniz nasıl oldu?
Resim, üniversite yıllarından önce ilgilendiğim ve deneyimlediğim bir alandı. Ancak bu geçiş fotoğraf çekmeye başladığım zaman tetiklendi.
Resim, üniversite yıllarından önce ilgilendiğim ve deneyimlediğim bir alandı. Ancak bu geçiş fotoğraf çekmeye başladığım zaman tetiklendi.
Eserlerinizde insanlar ve teknolojik cihazlar sıklıkla bir arada. Hatta bu olgular, melezleşerek yeni organizmalar yaratmış durumdalar. Bu yaratımlarda, Bilgisayar Mühendisliği’nden mezun olmuş olmanızın etkisi var mı?
Farkında olmadan yaşadığımız her şey bizi etkiliyor. Organik ve inorganik arasındaki tekinsiz bağ beni hep etkilemiştir. Bilgisayar ve digital dünyanın beni cezbetmesi gibi.
Farkında olmadan yaşadığımız her şey bizi etkiliyor. Organik ve inorganik arasındaki tekinsiz bağ beni hep etkilemiştir. Bilgisayar ve digital dünyanın beni cezbetmesi gibi.
Panorama 3 (2014) |
Tahran’da doğdunuz, ikinci üniversitenizle birlikte İstanbul’da yaşamaya ve çalışmaya başladınız. Sanatınızda İran ve Türk kültürü arasında nasıl bir sentez oluşturuyorsunuz?
Kültürden ziyade, mekan ve zaman hafızasını bilinçaltımda taşıdığımı hissediyorum. İster istemez Türkiye’de karşılaştığım kokular, sesler ve hislerle karışıyor, melezleşiyor.
Kültürden ziyade, mekan ve zaman hafızasını bilinçaltımda taşıdığımı hissediyorum. İster istemez Türkiye’de karşılaştığım kokular, sesler ve hislerle karışıyor, melezleşiyor.
Resimlerinizde yüksek kontrasta, keskin hatlara ve renklere ne kadar yer ayırıyorsunuz? Gelip geçici, uçucu, yok olmak üzere gibi görünen bir his var. Bu, ne anlatıyor?
Resimlerimde keskin hatlar ve gelip geçiciliğin birleştiği alanlarda gezinmeyi tercih ediyorum. Aslında bir yere ya da zamana ait olmamak ya da hep yolda olmak gibi.
Resimlerimde keskin hatlar ve gelip geçiciliğin birleştiği alanlarda gezinmeyi tercih ediyorum. Aslında bir yere ya da zamana ait olmamak ya da hep yolda olmak gibi.
Eserlerinizde zamandan ve mekandan bağımsız olarak var olan görselleri mi tercih ediyorsunuz? Bunun nedeni nedir?
Zamandan ve mekandan bağımsız, bir anda ortaya çıkıp kendi başına varolabilen, herhangi bir hedefe ulaşmak için çabası olmayan figürler ve sahneler ilgimi çekiyor. Bu figürler ve izleri yolun sonunda bir yere varmayı beklemiyor, yolun içinde kaybolarak yaşamyı tercih ediyorlar. İzleyiciye görünen de yaşadıkları süreçten sadece bir kesit.
Zamandan ve mekandan bağımsız, bir anda ortaya çıkıp kendi başına varolabilen, herhangi bir hedefe ulaşmak için çabası olmayan figürler ve sahneler ilgimi çekiyor. Bu figürler ve izleri yolun sonunda bir yere varmayı beklemiyor, yolun içinde kaybolarak yaşamyı tercih ediyorlar. İzleyiciye görünen de yaşadıkları süreçten sadece bir kesit.
Bizim İsimsiz Kelebeğimiz (2015) |
2012 yılında akrilikle çalıştığınız bir seriniz var. Bu serideki ”The Tracker”, ”The Clew”, ”My Land” gibi eserlerinizde çözülmesi imkansız gibi görünen yumaklar, düğümler görülüyor. Bu seriye çalışırken nasıl bir duygu durumu içerisindeydiniz?
Yumaklar ve düğümler bana içinden çıkılamayan ve dönüp dolaşan labirentli yolları anımsatıyor, aynı zamanda hafızanın yolları gibi. Unutulmuş hisler bazen hiç yaşanmamış hislerle karışabiliyor. Gerçekte yaşanmış ve unutulmuş olan ve hiç yaşanmamış olan arasında bazen saydam bir sınır olduğunu düşünüyorum, gerçek ve kurgu arasındaki ince çizgi gibi.
Yumaklar ve düğümler bana içinden çıkılamayan ve dönüp dolaşan labirentli yolları anımsatıyor, aynı zamanda hafızanın yolları gibi. Unutulmuş hisler bazen hiç yaşanmamış hislerle karışabiliyor. Gerçekte yaşanmış ve unutulmuş olan ve hiç yaşanmamış olan arasında bazen saydam bir sınır olduğunu düşünüyorum, gerçek ve kurgu arasındaki ince çizgi gibi.
Çalışmalarınızda genel olarak, insan bedenleri bulunsa da yüzlerini barındırmadığını görüyoruz. Bu insanlar neden kafasız ve yüzsüzler?
Yüzler bana kimliğin resmi kısmını anımsatıyor. Kimliksiz figürler, tanınmayan, bilinmeyen, yersiz ve yurtsuz varlıkları çağırıştırıyor.
Yüzler bana kimliğin resmi kısmını anımsatıyor. Kimliksiz figürler, tanınmayan, bilinmeyen, yersiz ve yurtsuz varlıkları çağırıştırıyor.
Sanatınızı uygularken hafıza veya hatıralar üzerine düşünür müsünüz?
İşlerimde hafıza kaybıyla ilgileniyorum. Bu da aslında yine uçucu ve bir o kadar da yere basmak isteyen figürleri temsil ediyor.
İşlerimde hafıza kaybıyla ilgileniyorum. Bu da aslında yine uçucu ve bir o kadar da yere basmak isteyen figürleri temsil ediyor.
Kuş Gözlemcileri (2014) |
Pek çok grup sergisine katıldınız, 2013 ve 2016 yıllarında olmak üzere iki tane de solo sergi gerçekleştirdiniz. Grup sergileri ile solo sergiler arasında nasıl bir tansiyon, adaptasyon ve bilinç farkı oluyor?
Genelde kişisel sergiler sonsuz bir makaranın parçası gibi bir öncekinin devamı oluyor. Ancak karma sergilerde bu makara diğer makaralarla karışıyor ve ortaya yeni ve bambaşka hatta beklenmedik tesadüfler çıkarabiliyor. ‘Ne hikaye?’ isimli sergimizde olduğu gibi, 7 Temmuz’a kadar Kasa galerideydi.
Genelde kişisel sergiler sonsuz bir makaranın parçası gibi bir öncekinin devamı oluyor. Ancak karma sergilerde bu makara diğer makaralarla karışıyor ve ortaya yeni ve bambaşka hatta beklenmedik tesadüfler çıkarabiliyor. ‘Ne hikaye?’ isimli sergimizde olduğu gibi, 7 Temmuz’a kadar Kasa galerideydi.
İsimsiz (2011) |