Hüseyin Şahin, fotoğrafların manipüle edilerek yaratıldığı dijital eserler üretiyor. Dünyanın her yerinden takipçileri olan sanatçı, Hollywood film afişleri de dahil pek çok çalışma yapmakta. Gerçek dışı unsurları yeni bir gerçeklik ile bizlere sunan Şahin, konuğumuz oldu.
Röportaj: Aslı Daneel
Öncelikle bize fotoğrafla tanışma hikayenizden bahsedebilir misiniz?
Fotoğrafla tanışma hikayem lisede Grafik Tasarım bölümü okumamla başladı.
Fotoğrafın manipüle edilmesiyle işleyen dijital sanat nasıl oluyor?
1990’lardaki dijital devrim sonrası sayıları artan dijital ressamlar ve baskıcılar, sanat çevreleri ve müzeler tarafından kabul görmeseler de internet ortamını kullanarak çok güzel galeriler ve eserler oluşturmuşlar. Ama dijital sanatı manipülasyon tekniği ile icra edenlerin sayısı yeni yeni artış gösteriyor.
Bebek Tarlası (2017) |
Kişisel işlerinizdeki çalışma süreciniz nasıl işliyor? Kafanızda görselleri puzzle gibi bir araya mı getiriyorsunuz, yoksa somut olarak gördüğünüz görüntülerden mi doğuyor bu eserler?
Süreç çoğunlukla kurgu üzerine işliyor. İlk etapta ne yapmak istediğime karar veriyorum. Kafamda eskiz yapıp, görüntüyü oluşturup sonrasında uygulamaya döküyorum.
Deneyimleriniz arasında sanat yönetmenliği de bulunmakta. Bu, dijital ortamda yaptığınız sanattan farklı bir süreç olarak mı gerçekleşti?
Dijital ortamın evvelinde, reklam ajansı ve reklam stüdyolarında görev aldım ve sonrasında freelance çalışmaya başladım.
Fotoğraflarınızda, var olmasını beklemediğimiz dünyalarda, gerçekleşmesini beklemediğimiz olaylara tanık oluyoruz. Bu sürrealizm ve zıtlıklar, sanatınızda nasıl ortaya çıktı?
Aslında böyle bir yanım hep vardı. Salvador Dali de bu yüzden dikkatimi çekti. çalışma şekli oldukça ilgimi çekti. Benim için güzel bir çıkış noktası oldu. Temel olarak sıradanlıktan uzaklaşmak istedim.
Gezegen Plaj (2017) |
Eserleriniz gerçekliği sorgular ve izleyiciyi de sorgulatır nitelikte. Kendi karakteriniz veya sanatçı kişiliğiniz de böyle sorgulayıcı mıdır?
Gerçek olması mümkün olmayan sahneleri bir o kadar da gerçekçi göstermek istiyorum. Kişilik olarak bendeki yansıması oldukça sorgulayıcı ve araştıran biri oluşum diyebilirim.
Fotoğraflarınızda doğa görsellerini sıklıkla görmek mümkün. Doğayla ilişkinizi ve doğanın yaptığınız işteki konumunu nasıl tanımlarsınız?
Doğayı, doğal yaşamı oldukça seven biriyim. Mümkün oldukça çadırımı alıp 3-4 günlük dağ kampları yaparım. Etrafı gözlemlerim, ilham almaya çalışırım. Günlük yaşantımızda kullandığımız araç gereçler ve onların tasarımları büyük ölçüde doğadan ve hayvanlardan ilham alınarak üretiliyor. Ben de doğayı deforme ederek sanata yansıtmayı seçtim.
“Ferahlamak” isimli çalışmanızda, tablonun içindeki deniz çerçevenin dışına taşıyor. Eserlerinizin bütünü de bana çerçevenin içine sığamayan bir şeylerin hissini veriyor. Bir sanatçı olarak içinizde, eserlerinizden dışarıya taşmaya çalışan neler var?
Çerçeveden taşan deniz, çölün ortasından nefes alırcasına çıkan balina, kız kulesinin altında sarmaşıkların ve yosunların üzerine dolandığı kız… Kim bilir belki kabına sığmayan iç dünyamın yansımasıdır. Her ürettiğim görselle birlikte bir adım daha çerçevemden çıkıyorum.
Ferahlamak (2017) |
Eserlerinizde masalsı bir hava var; bazıları o büyüleyici hissi veriyor, bazıları ise aynı oranda tedirgin edici. Masallarla aranız nasıldır?
Her ne kadar roman okumayı sevsem de, bu sıralar masallarla haşır neşir olmak hoşuma gidiyor. Özellikle uyumadan önce seslendirilmiş masal açıp, uykuya dalana kadar dinliyorum. Hayal dünyamı beslememin keyifli bir yolu bence.