Londra’da yaşayan bağımsız küratör ve yazar olan Fatoş Üstek ile sizler için sanat, fuarlar ve küratörlük kavramı üzerine konuştuk. Artsy tarafından Avrupa’nın en etkili genç küratörlerinden biri olarak gösterilen Üstek bu yıl dünyanın en ünlü fuarlarından biri olan Frieze Sculpture’ın küratörü seçildi. Üstek ile çalışma disiplininden ve kürasyonunu biçimlendiren konulardan söz ettik. Keyifli okumalar dileriz !
Röportaj: Derya Kutsal
1 – Fatoş Üstek kimdir ? Kendi cümleleriyle tanımak isteriz. Bize hikâyenizi anlatır mısınız?
İyi biridir. Hayata bağlı, ince ve saygılı, öngörüşlü ve azimli biridir Fatoş Üstek. Hikayem çok yönlü ve sadece okuduğu okullarla, yaşadığım ve çalıştığım şehirlerle, tanıştığım insanlarla anlatılması uzun sürecek olan ve her geçen gün zenginleştirmek ile meşgul olduğum bir yol alma süreci. Türkiye’den ayrıldıktan sonra birisi (kim olduğunu bilmediğim, beni tanıyan ve benim de onu tanıyor olabileceğim) Ekşi Sözlük’te benim için ‘yolcu’ kelimesini kullanmıştı. Çok yerinde bir tasvir. “Hikâyem bir yolcunun hikâyesi, farklı hayatlarla, farklı diller ve kültürlerle bezenmiş, kendini geliştirmek ve dönüştürmek üzerine kurulmuş bir yolculuğun anlatısı…”
2 – Eğitim hayatınızı incelediğimizde Boğaziçi Üniversitesi Matematik bölümü mezunu olduğunu görüyoruz. Sanata olan ilginiz ne zaman başladı ? Sizi, Londra Goldsmiths College’da Çağdaş Sanat Teorisi Bölümü’nü okumaya iten etkenler nedir ?
Londra’ya gelmeden önce İstanbul’da ve Almanya’da çeşitli kurum ve kuruluslarda çalıştım. Sanat alaninda ilerlemek ve bilgi dağarcığımı genişletmek için sanat alanında yüksek lisans yapmaya karar verdim.
3 – Frieze bu yıl 20. yılını kutluyor ve oldukça ilgi çekici projelerle merak uyandırıyor. Bu yıl Frieze Sculpture sergisinin küratörlüğünü üstleniyorsunuz. Süreç nasıl gelişti ? Temayı ve sanatçıları nasıl belirlediniz?
Frieze’den aldığım davetle Frieze Sculpture’in dünü ve bugününü irdeleyerek calışmaya başladım. Yeni bir vizyon geliştirmem ve Frieze Sculpture’i dönüştürmem için Frieze Londra’nin yöneticisi Eva Langret’den çok destek aldim.
Şimdiye kadar yapılmış olan 10 serginin de birbiri ile sıkı bir ilişki içinde olduğunu ve genellikle anıtsal işlerin gösterildiğini gördüm. Günümüz sanatçılarının değişen ve dönüşen çok mecralı ve disiplinlerarasi yaklaşımların da Frieze Sculpture’ın bir parcasi olmasi gerektiğini düşündüm. “Expanded notion of sculpture” (heykelin genişletilmiş uygulaması)| benim hep çalıştığım bir kavram ve bu yaklaşımla çalışan sanatçılara davet yolladım. Seçkiyi açık çağrı ile yapılan başvurulardan ve davetli sanatcilardan oluşturduk.
Ayrıca yapılmayan ve düşünülmemiş ilkleri gerçekleştirmek benim için her zaman motive edici olmuştur. Bu yıl Frieze olarak birçok ilke imza attık – ilk kez sanatçılar mekana dair ve mekana özel (Regents Parkı’nın İngiliz Bahçeleri Bölümü) yeni işler üretti, ilk kez kamu programı gerçekleştirdik (performanslar ve sanatçı konuşma dizilerinden oluşan), ilk kez bir sanatçı ses enstalasyonu ile katıldı, ilk kez kamuya açık ve herkesin katılabileceği Küratör turları gerçekleştirdik ve bu turları bizzat ben verdim. Parkı gece halka açtık (normalde gün doğumundan gün batımına kadar ziyaret edilebiliyor) ve gece turları düzenledik. Tüm bu ilklerin yanı sıra, seçtiğimiz sanatçılar ve yer alan işler oldukça zengindi, en uluslararası seçkiyi gerceklestirdik.
4 – Kamusal alanda heykel çok ilgi görse de bazen çevreyle olan ilişkisinden dolayı izleyiciler tarafından fark edilmiyor. Frieze Sculpture’da bu durum nasıl önlendi ? İzleyicilerin tepkileri ne yönde oldu ?
Regent’s Park’ın İngiliz bahçeleri bölümü kamunun oldukça yakinen tanıdığı ve bildiği bir kamusal alan. Yerleştirmeleri titizlikle ve mekanın özelliklerini göz önüne alarak yaptım. İzleyiciler ve basın yeni vizyonu ve bu dönüşümü çok iyi karşıladı. Özellikle hafta sonlarında yogunluk inanılmazdı.
5 – Türkiye’den de tanıdık isimlere rastlıyoruz ve gururlanıyoruz. Ayşe Erkmen ve Gülsün Karamustafa. Neden bu iki sanatçı ?
Ayşe Erkmen ve Gülsün Karamustafa Türkiye’nin önde gelen iki önemli sanatçıları. Ayşe Erkmen’in heykel mefhumuna kavramsal yaklaşımı, Gülsün Karamustafa’nın anıtlarla olan ilişkisi çok önemliydi Frieze Sculpture seçkisi icin.
6 – Bir küratör olarak tema belirlemek, sanatçı seçimi ve tercihi, kürasyon sürecini nasıl yönetirsiniz ? Odak noktalarınız nelerdir ?
Benim başlangıç noktam her zaman bağlam olmustur. Bağlamı iyi anlamak ve ele alabilmek için detaylı bir araştırma süreci geçiririm. Bu çalışmakta olduğum mekanın ya da kurumun tarihini ve onun butunleyenlerinin yanı sıra sorulmamış soruları da sorduğum bir süreçtir. Mesela Liverpool şehrinin astrolojik burcu nedir, en fazla hangi yönden rüzgar alır. Bağlamı oturttuktan sonra projede yer alacak olan işlerin ne kadar iddialı, ne kadar uyumlu olmasi gerektiğine bakarım.
Aynı zamanda üretilecek olan projenin boyutlarini az çok kafamda tasarlarım. Mesela fig-2 projesinde her hafta izleyicinin entelektüel, görsel ve duyusal algısını açımlayacak sergiler ürettik. Art Night 2017 ise tüm Doğu Londra’da gerçekleşen çok büyük bir festivaldi. Bağlama göre işler, sanatçılar ve programlar farklı olmalı diye düşünüyorum.
7 – Sizi yurt dışındaki projelerden ve sergilerden biliyoruz ancak Türkiye’de sanat alanında da rol aldığınızı biliyoruz. Akbank Sanat’ın yürüttüğü 40. Günümüz Sanatçıları sergisinin jüriliğini ve küratörlüğünü üstlenmiştiniz. Türkiye’deki projelere olan yaklaşımınız nedir ? Sanat pratiğinizi Türkiye’de istediğiniz ölçüde uygulayabiliyor musunuz ?
Yaklaşık 17 yıldır yurtdışında yaşıyorum. Türkiye’de çok fazla proje üretmiyorum. Bunun birçok nedeni var: Uluslararası alanda yapmakta olduğum projeler hep çok fazla zamanımı alıyor, Türkiye’den pek davet almıyorum, çalışmaya alışık olduğum bütçeler ve altyapı ve daha birçoğu…
8 – Türkiye’deki “küratör” kavramını nasıl yorumluyorsunuz ? Sizce karşılığını buluyor mu ?
Bu soruyu hakkıyla yanıtlayacak kadar Türkiye sanat ortamının içinde bulmuyorum kendimi.
9 – Türkiye’deki sanat ortamı hakkında neler düşünüyorsunuz ? Gelecek vadeden kurumlar ve sanatçılar var mı ?
Kesinlikle. Ama önceki soruda da belirttiğim gibi, benim gördüğüm görüntü parçalı ve sadece İstanbul’a geldiğimde gittiğim sergiler ve tanıştığım sanatçılarla eksik yanıtlayacağım bir soru.
10 – Gelecek planlarınız arasında neler var ? Projeleriniz hakkında küçük bir ipucu alabilir miyiz ?
Tabii ki. Önümüzdeki yıl sanat kurumlarının yeniden inşası üzerine yazdığım kitap yayınlanıyor. Oxford Matematik Enstitüsündeki “Conrad Shawcross” sergim dokuz ay daha uzatıldı ve serginin kitabi önümüzdeki yaz döneminde yayınlanacak. Frieze Sculpture 2024’ün yanı sıra üzerinde çalıştığım sergi projeleri var.