Nil Nuhoğlu, yerli ve yabancı pek çok sanatçının sergilerine yer veren Gaia Galeri’nin kurucusu. Sanat tarihi ve felsefe üzerine eğitim almış olan Nuhoğlu, bugün Dolapdere’de dört katlı bir kompleks haline getirdiği Gaia Galeri’den bahsetti.
Röportaj: Aslı Daneel
Lisansınızı sanat tarihi ve felsefe üzerine yaptınız. Sonrasında ise hem eğitim hem de iş alanında modaya yöneldiniz. Bu geçişin sebebi neydi?
Kariyerimi hep kreatif endüstriler üzerine yönlendirmek istiyordum. Bölümümü de yayıncılık sektöründe çalışmak istediğimi bilerek seçtim. Birbirini destekleyecek ve bana ciddi bir iletişim ağı kazandıracak bir bölümde okumanın kariyerimde de faydalı olacağına emindim. Sanat galerisi fikri de henüz üniversite yıllarında aklımdaydı. Yayıncılıkta özellikle iş yönetimi konusunda deneyim kazandıktan sonra galeri hayalim gerçeğe dönüştü.
Vogue, dünya çapında tanınan bir moda dergisi. Orada çalışırken, bir sanat galerisi açma fikri nasıl doğdu?
Sanat ve moda iç içe olan, birbirini her zaman besleyen iki disiplin. Sanat tarihi okuyup üzerine moda sektörüne geçmem de bu ikili ilişkide nereye daha yakın olduğumu anlamam adına faydalı oldu. Eğitimim elbette bu süreçte Vogue Türkiye’deki kariyerime çok destek oldu. Sanata yönelmem yeni bir karar değil, ama köklerime geri dönüş diyebilirim.
Kurucusu olduğunuz Gaia Gallery, yolculuğuna nasıl başladı? Hangi şartlarda doğdu ve büyüdü?
Dediğim gibi, galeri fikri başta bir hayaldi ama Gaia Gallery’i açma kararı ciddi bir sürecin sonucuydu. “Yayıncılıktan nasıl ayrılırım; çocukluğumdan beri içinde bulunduğum sanat piyasasına nasıl geçerim ve nasıl ilerlerim?” gibi soruların cevabını arayarak geçti. Uzun süren aşamaydı bunlar. Derken Elhamra Han’ın beşinci katındaki ilk mekanımızı bulduğumda her şey kafamda netleşti. Bir hafta içinde kontratımızı yapıp mekanı bir galeri alanına çevirmeye başladık.
Bir sanatçıyla iletişime geçerek, sanatçının sergisini galerinizde gerçekleştirme sürecinizden bahsedebilir misiniz?
Bir sanatçıyı uzun süre takibe alıyoruz aslında. Bir nevi flört dönemi diyebiliriz… Yaptığı eserleri, sergileri, aldığı ödüller, girdiği koleksiyonları araştırmaya gidiyoruz. Sonrasında sanatçıyla iletişime geçip elektriğimizin tutup tutmadığına, birlikte çalışabilecek bir fırsat ve bir olanak üretip üretmeyeceğimize bakıyoruz. Bu ciddi bir süreç. Zaten bir sergi planlaması için bir ya da bir buçuk sene gibi bir süreç öncesinden görüşmeleri tamamlamış olmayı istiyoruz.
Bir sanat galerisi hem sanatçıyı hem koleksiyoneri hem de sanatseveri bir araya getiren kapsayıcı bir platform. Ancak bunun zorlayıcı tarafları da olabilir mi?
Zorlayıcı olabildiği durumlar oluyor evet. Bir kere baskı çok yüksek. Sanatçı, koleksiyoner ve sanatseveri ortak paydada bir araya getirebilmek için düşünülmesi gereken çok fazla bileşen var. Bu unsurları doğru okuyup, değerlendirip kendi perspektifinizde bir araya getirdiğinizde bir noktaya geliyor. Fakat bu, her zaman her izleyiciyi yakalayabileceksiniz anlamına da gelmiyor.
Gaia Gallery’le 2014 yılında, Beyoğlu’ndaki mekanıyla tanıştık. Kısa bir süre önce de Dolapdere’deki dört katlı yeni binasına taşındı. Çok kısa bir sürede, bu kadar büyük bir başarıya ulaşmanızı neye bağlıyorsunuz? Siz de oldukça genç yaştasınız ve gençlik ile deneyim arasındaki, bazen dolambaçlı hale gelen, bu bağ arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz?
Çok klişe olacak belki ama büyük başarılar büyük risklerle el ele tutuşuyor her zaman. Elhamra Han, yeni yeni kendimizi tanımaya çalıştığımız o dönemde bize çok iyi davrandı. Yeni bir galerici için kontrol edilebilir ve sıcak bir ortama ev sahipliği yaptı. Fakat bir buçuk sene sonra artık o mekanın bizi tatmin etmediğini, galeri anlayışının bir apartman dairesinde yeteri özgürlüklere sahip olamayacağı görüşü, bizi daha büyük bir mekana bakmaya itti. Ani bir kararla ilerlemek yerine, üzerine düşünülmüş, daha sağlam ve uzun görüşlü adımlar atmak üzere çıktığımız yolda ciddi bir artı değer yaratmak adına Dolapdere’de devam etme kararı aldık.
Türkiye’de küçük ve büyük galerilerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu durum, galeriler arası bir rekabet doğuruyor mu?
Galeriler arasındaki rekabet her zaman var ve devam edecektir kuşkusuz. Bu da benim bakış açımda piyasayı ayakta tutan ve galerilerin daha iyi sergiler gerçekleştirebilmek adına itici bir güç.
Gaia Bookmark isimli bir sanat yayınları seçkiniz bulunmakta. Bu fikir nasıl gelişti? Gaia Bookmark, Gaia Gallery’yi sanatsal alanda nasıl tamamlıyor?
Gaia Bookmark küçük bir inisiyatif ile başlamış bir proje. Elhamra Han’da galeriyi ziyaret eden sanatseverlere ufak bir kütüphane sunmak fikriyle yola çıkmıştık. Şimdi ise kendi yayınlarının ilk adımını atmış bir alt markamız haline dönüştü.
Gaia Gallery kapsamında, edisyonlarınız da bulunmakta. Ne tür edisyonlar bunlar? Edisyonlar, sanat dünyasında ne tür bir misyona sahip?
Gaia Editions bizim çok heyecan duyduğumuz bir proje. Herkes için ulaşılabilir sanat ve bu yönde fiyat politikası olan bir yaklaşıma sahip. Gaia Editions içerisinde aquatint, drypoint, engraving, rölyef, serigrafi, dijital, woodcut, etching gibi farklı tekniklere sahip edisyonlar bulunuyor. Çeşitli beğenilere hitap ediyor ve eserlerin daha ulaşılabilir rakamlara sahip olması sanata uyan herkesin koleksiyona başlaması için ilk adım.
Önümüzdeki dönemde, Gaia Gallery’de gerçekleşecek yeni bir etkinlik veya sergi var mı?
Gaia Gallery’de yaz ayında Whitechapel Galery, Londra işbirliği ve Xavier Arakistain & Nayia Yiakoumaki’nin eşküratörlüğünde düzenlediğimiz Guerrilla Girls’ün “Is it even worse in Europe?” isimli sergisi ve Kadınlar Rüyalar Ejderhalar – Kör Alan karma sergisine eş zamanlı olarak ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda yaz aylarında galeriyi gezenler, teras katında Café Spitz @ Gaia karşılıyor olacak.