Da Vinci’nin farklı eserlerinden biri olan Leda ve Kuğu resmi hiç kuşkusuz Rönesans’ın bütün zerafetini üzerinde toplamaktadır. Tablonun kayıp olması dünya kültür mirası için büyük bir kayıptır. Bu kaybolmanın çok eski tarihlerde gerçekleştiği bilinmektedir.
Leonardo da Vinci bazı defalar manastıra koşar ve bir figüre bir iki fırça sürdükten sonra derhal uzaklaşırmış. Bu özelliklerini göz önünde bulundurursak sanatçının resim hakkındaki o ünlü tanımlamasını daha iyi anlarız. Leonardo, resim sanatı için: Resim akıl işidir (La Pittura e cosa mentale) derdi.
Leda ve Kuğu Tablosu’nun Konusu
Leonardo da Vinci Leda ve Kuğu resmini çizerken Helen mitolojisinden etkilenmiştir. Mit bahsi geçen konu şöyledir: Tanrı Zeus (Jüpiter) kuğu şeklini alarak, bir nehir kıyısında yıkanmakta olan Sparta Kralı Tyndareos’un güzel karısı Kraliçe Leda’ya yaklaşır, Zeus onunla birlikte olmayı arzulamaktadır. Kuğu kılığındaki Zeus sağ kanadı cüretkat şekilde Leda’nın kalçaları üzerine atmış arzuyla Leda’ya bakmaktadır. Leda ise bu beklenmedik yakınlaşmadan dolayı utangaç bir bir şekilde başını yana doğru eğmiş, karırsız bir haldedir. Kuğunun boynuna asılı olan taçın sebebi tam olarak anlaşılamamaktadır: Taç bir yücelik işareti olabileceği gibi, bir onurlandırma işareti de olabilir.
Leda ve Kuğu kılığındaki Zeus’un ilişkisinden, dört çocuk dünyaya gelir. İki yumurta vardır ve iki yumurtdan iki ikiz olmak üzere dört çocuk doğar. Çocuklar kuş ile girilen bir ilişkiden doğduğu vurgulanmak için yumurtadan çıktıkları betimlenmiştir. Çocuklar, ilk ikizler ölümlü Kastor ile ölümsüz Polluks, ikinci ikizler ölümsüz Helen ile ölümlü Klytaimestra doğar. Dört bebek sazlıkların üzerinde Kuğu Zeus’la münesabeti sürmekte olan anneleri Leda’yı izlemektedirler. Klasik dönem eserlerine özgü arka planda bir orman ve daha gerilerde gökyüzüne uzanan dağlar (Toroslar) uzanmaktadır