1970’li yıllarda sinema adına çok şey oldu. 60’ların siyasi değişimi sinema dilini etkilerken, 70’lerde de bu yeni dil devam etti. Amerikan Sineması altın çağına “Merhaba” dedi. Francis Ford Coppola, Martin Scorsese, George Lucas gibi dahi yönetmenler bu dönemin sinemasına damga vurdular. George Lucas mı dedik?
Evet, bu yıllarda sinema adına öncü adımlar atıldı ama öyle bir fenomen ortaya çıktı ki, biz “Star Wars” dediğimizde, “Roger Roger” diye konuşmaya dahil olacağınızı biliyoruz. Star Wars 1977 yılında vizyona girdiğinde, yapımıcısı dahil kimse filme güvenmiyordu. Her efsane gibi, onun doğuş hikayesi de “Bu film izlenmez yeahh” nidalarıyla başladı. Ancak film vizyona girer girmez büyük bir hayran kitlesi kazandı. Öyle ki, seyirci bu fantastik dünyayı görebilmek uğruna sinema salonlarının önünde uzun kuyruklarda saatlerce bekledi. Lucas daha önce yapılmamış olanı yapmıştı. Film hem anlatı, hem de teknik yapısı bakımından içerisinde bir çok ilk barındırıyordu. Aslında yapılan yine hayal gücü satmaktı, ancak diğerlerinden tek farkı yaratılan fantastik dünyanın o dönemin düşün gücünün çok üstünde olmasıydı. Lucas, karakterlerini Uzakdoğu’nun yin-yang felsefesi üzerinden yaratmış, iyilik ve kötülüğün mutlak savaşını veren samuray hikayelerini uzaya transfer etmişti.
Hikaye ne mi? Efendim Luke Skywalker, amcası ve teyzesiyle birlikte tarım işleriyle uğraşan bir gencimizdir. Jedi olmak isteyen Luke’a, amcası şiddetle karşı çıkar. Bu sırada şeytani bir imparato galaksiyi ele geçirir. Sonrası Obi-Wan Kenobi’ler, Han Solo’lar, Prenses Leia’lar… Kahramanlar hikayeye dahil oldukça, ortaya robotlar, ışın kılıçları çıktıkça sinema salonlarından da büyülenmiş gençler çıkmaya başlar. Başta Amerika olmak üzere, dünyanın her ülkesinin sokaklarında tahtadan bozma ışın kılıçları, Darth Vader’lar, Jedi’lar görülmeye başlar. Öyle bir gün gelir ki; Star Wars kostümü giymeyenler daha çok dikkat çeker olur. Film tüm dünyada 790 milyon doları aşkın hasılat yapar ve bu gerçek bir rekordur!
Star Wars serinin diğer filmleriyle birlikte artık yeri doldurulamaz bir hal aldı. Kostümleri, figürleri, bilgisayar oyunlarıyla birlikte, bugün “Dünyada en fanatik seyirci kitlesine sahip seri” desek yalan söylemiş olmayız. Film iyi-kötü arasındaki seçimlerden yola çıkan alt metni bir yana, bugün kendi felsefesini ve müritlerini yaratmıştır. 70’lerden kopup gelen “Sith misin, Jedi mı?” sorusu, bugün bile arkadaş ortamlarının en favori tartışma başlatıcısı. Star Wars Dünyası’nın felsefesine giriş yapmak isteyenler için oyumu 4-5-6-1-2-3’ten yana kullanıyor ve “May be force be with you” diyerek Lucas Amca’ya kucak dolusu sevgilerimi yolluyorum.
John Williams tarafından bestelenen Star Wars’ın şaheser tema müziği eşliğinde, uzay gemime atlayıp gidiyorum…
Yazar: Neslihan KARATEPE