Hollandalı ressam Piet Mondrian, geliştirdiği yeni-plastizm (neo-plasticism) kuramı ile Avrupa’da soyut sanatın öncülerinden olmuştur.
Piet Mondrian, 7 Mart 1872’de Amersfoort’ta doğmuştur. Asıl adı Pieter Cornelis Mondriaan’dır. Sanat eğitimini 1892-1894 arasında Amsterdam Akademisi’nde yapmıştır. 1903 dolaylarında teosofi (bireyle Tanrı ve melekler arasında doğrudan ilişki kurmayı öngören felsefi anlayış) ile ilgilenmeye başladı. 1911 ’de Paris’e gitti. Burada önce simgeci (sembolist), sonra da kübist sanata ilgi duydu. 1914’te ülkesine geri döndü. 1916-1917 yıllarında yeni-plastizm kuramını geliştirdi. van Doesburg ve Anthony van der Leck (1876-1958) ile birlikte De Stijl grubunu kurdu. 1919’da yeniden Paris’e gitti, ancak De Stijl dergisine yolladığı yazılarla gruba katkıları devam etti.
Denemeleri, Le neo-plasticisme adı ile ilk kez 1920’de Paris’te basıldı. Aynı yapıtın Almanca çevirisi 1924’te Nene Gestaltung adı ile Bauhaus yayınları arasında çıktı. Mondrian o yıllarda, van Doesburg’un öğecilik (elemantarizm) kuramını geliştirmesine tepki göstererek De Stijl’den ayrıldı. 1938’de Londra’ya gitti. II. Dünya Savaşı sırasında atölyesi bombalanınca ABD’ye giderek 1940’ta New York’a yerleşti.
Önceleri manzara resimleri yapan Mondrian, Paris’e gittikten sonra, oradaki Hollandalı ressam Jan Toorop’un etkisiyle çizgiye önem vermeye başlamış ve simgeci nitelikli eserler üretmiştir. Daha sonra, Cezanne’la tanışmasının ve o günlerde Paris’te egemen olan Kübizm’in etkisiyle soyutlamaya yönelmiştir. Şematik bir figüratiften düz çizgilere ve ufak yay biçimlerine geçişi, 1909-1911 arasında yaptığı ağaç resimlerinde izlenir. Bu dönemde kesik çizgileri ve oval biçimleri kullandığı resimler de yapmıştır. Bu gelişim içinde, salt geometrik soyuta varabilmek için, Kübizm’in doğalcı çağrışımlarından uzaklaşarak dörtgenler üstünde yoğunlaşmaya başlamıştır. Beyaz bir zemin üstüne yalnızca temel renkleri kullanarak yaptığı bu düzenlemelerle De Stijl’in temel ilkesi olan yeni-plastizm kuramını geliştirmeye başlamıştır. Ancak beyaz zeminin, bir mekânı çağrıştırdığı düşüncesiyle, resimden üçüncü boyutu tümüyle yok edebilmek için, 1920’lerden başlayarak tuvali yatay ve dikey siyah çizgilerle bölmüş ve bunların arasında kalan dörtgenleri sarı, kırmızı ve mavi ile boyamıştır.
Mondrian yeni-plastizm kuramını mistik ve teo-sofist düşünceye dayanarak geliştirmişti. Amacı, yaşamın temelinde yatan, ancak doğada anlatımını bulamayan, denge ve uyumun evrensel ilkelerini dile getirmekti. Doğal biçimleri yatay ve dikey ilişkilerinin değişmeyen öğelerine, doğal renkleri ise temel renklere indirgemekti. Böylece kişisel öğeler, evrensel öğelere dönüştürülebilecekti. 1930’larda kullandığı yatay ve dikey çizgilerin sayısını artırmış, bunları bir kafes örgüsüne dönüştürerek resimlerine birtakım kent adları vermeye başlamıştır. 1940’larda ise siyah rengi kullanmaktan vazgeçerek bu kafes örgüsünü, ufak boyutlu, renkli dörtgenleri birbiri ardına dizerek elde etmiş, böylece çizginin görevini renge yüklemiştir.
Mondrian’ın yapıtları ve kuramsal çalışmaları resimde olduğu kadar mimarlık alanında da etki yapmıştır.
Sanatçı, 1 Şubat 1944’te New York’ta ölmüştür.