Topkapı Sarayı’nın Fatih Albümü içinde rulo halindeki resimlerin arkalarına gelişigüzel bir şekilde atılmış bir imza: “Kâr-ı Üstad Muhammed Siyah Kalem”. Bazı yorumlara göre bu üstadın gerçek adı Heratlı Muhammed Nakkaş. Ancak kim olduğu, nereden geldiği ve ne zaman yaşadığı belli değil. Tahminlere göre Yavuz Sultan Selim’in İran Seferi’nde ele geçirilen ganimetler arasındaydı.
Siyahkalem, üslubu ve tekniği açısından hem kendi döneminde hem de daha sonraki dönemlerde adından söz ettiren bir usta. Üslubu, seçtiği konuları, renkleri göz önünde bulundurarak Siyahkalem hakkında çeşitli yorumlar yapılsa da kesin bir bilgi verilemiyor. Siyahkalem, Doğu dünyasının gündelik yaşamını kafasında kurduğu masalsı anlatımıyla kâğıda aktarmış. Üslup açısından Orta Asya ve Uygur etkileri görülür. Şamanizm’in ve İslami dönemin etkilerinin birbirine karıştığı resimlerde farklı ırklardan ve halklardan karma bir zenginlik sunar.
Konular genel olarak gündelik yaşamda alınmış. Sanatçının kişisel üslubunu yansıtan müthiş hayal gücüyle çizdiği devasa cinler, devler, çalgı çalan demonlar yazmaların büyük bir kısmını kaplıyor. Sürekli hareket halinde olan figürlerin ellerinde, kollarında, boyunlarında, ayaklarında halkalar bulunur.Gündelik yaşam uğraşları içinde resmedilen figürler, boynuzları, korkulu ifadeleri, postları, kuyruklarıyla insanlardan farklıdır. Yarı çıplak figürlerin yanı sıra giyinik olarak resmedilen figürlerin kıyafetleri kompozisyona ritmik bir hareketlilik kazandırmıştır. Siyahkalem üslubunda az renk görülür. Açık renk fon üzerinde çizgiler ve konturlar keskindir. Bütünlüklü kompozisyonlar görülmez. Figürler aynı sahnede birbirinden habersiz gibidir.
Yazılı bir metin olmadığı için sırasıyla incelenemeyen resimlerde olay örgüsü belirlenememiş. Figürler genellikle havada, hiç yere basmaz. Kol ve bacak kısımları yerden güç almak için şişkin ve kalın çizilmiş. Kaya taşıyan, at kurban eden figürler gücün simgesi olarak görülür. Hayvan ve insan karışımı, yüzü maskeyi andıran yaratıklar dans ederken, içki içerken, güreşirken, at ve ya insan kaçırırken tasvir edilmiş. Bilinmeyen bir Tanrı’ya kurban etme sahneleri, ayinler de dini konulu sahnelere örnektir. Picasso’nun beğendiği, Goya’nın da etkilendiği Siyahkalem batıda da merak uyandırmış. Aslında bu kadar merak edilmesinin bir sebebi de herhangi bir üsluba ait olmayıp, farklı yorumlamalarla minyatürü resim sanatına yaklaştırmasıdır.
Siyahkalem’in eserleri ilk kez 1910 yılında Münih’te sergilendi. Türkiye’de Topkapı Sarayı Hazine Kitaplığı envanterine kayıtlı 2153 numaralı albümde yer alıyor. Albümün içinde II. Mehmed’e ait minyatürler bulunduğu için “Fatih Albümü” olarak bilinir.
Mazhar İpşiroğlu’nun “Bozkır Rüzgârı / Siyahkalem” adlı eserinde şöyle bahseder: “İyi ve kötünün ötesinde olan bu varlıklar, yer-gök ayrımı yapan bir düşünceyle kavranamaz. Bu grotesk, fakat güçlü varlıklar, ruhlarla dolu bir dünyada gizli doğa güçlerini demonlaştıran ve bu yoldan onları bağlamaya çalışan bir pagan hayal gücünün yaratıklarıdır.”
Hazırlayan: Derya Kutsal