Zannetmeyin ki Türkiye’de sadece benim şirketlerim dolandırıldı. Türkiye’de çok büyük ve en iyi olan şirketlerde biliniz ki hırsızlar tarafından mutlaka ve mutlaka dolandırılıyor veyahut da soyuluyor. Tabii bu hırsızlıkların boyutları, seviyeleri, şekli, biçimleri değişiyor. Bana eğer o adi ve büyük çelmeyi takmasalardı ben de paldır küldür yerlere düşüp binlerce insanı açıkta bırakıp ödenen milyarlarca vergileri hiçe sayıp sadece ve sadece benim büyümemden korkan iblislerin attıkları bu çelmeyle ani bir şekilde yere düşünce, beni soyanlarda hazırlık yapıp minareyi kılıfına uyduramadılar. Ve hepsi ne yazık ki ortaya çıktı. Tabii bunların içinde hiç beklemediğim insanlar, çok güvendiğim insanlar, sağ kolum dediğim insanlar, yine sağ kolum dediğim çok namuslu, çok seviyeli, şimdi hayatlarını kaybetmiş kıymetli arkadaşlarım vardı.
Mesela size bir hikâye anlatacağım ve buna çok güleceksiniz şimdi. Ben nekahat devremi yani hapishane sonrası dönemimi geçirmek için Marmaris’e geldim. Kendime kafamı toparlamak için mütevazı bir çare arıyordum. Doktorlara, psikologlara, psikiyatrlara gitmek gibi.. Bunlar güzel şeyler ama inanıyorum ki bunlar bana göre değil. Kızım beni ısrarla bir psikiyatriste yolladı. Adamla ilk gün oturduk konuştuk, uzun uzun anlattım dertlerimi. Dinledi ve sadece ilaç yazdı bana. Ben o ilaçları almaya başladığım zaman tayyare gibi dolaşıyordum ortalıkta. Ama nasıl biliyor musunuz? Dümeni kopmuş tayyare gibi dolaşıyordum. Bana ‘’her ay geleceksin, görüşeceğiz seninle’’ dedi. İkinci ay gittim zaten mali açıdan yıkılmış bir durumdayım ama tabi 700 kâğıdı bastık. Doktor, ‘’nasılsınız’’ dedi bana. ‘’Valla doktor fena değilim, iyiyim ama bu ilaçlar beni hiç tatmin etmiyor. Siz nasılsınız?’’ dediğim anda adamcağız hiç abartmıyorum en az yarım saat 40 dakika kendi derdini anlatıyordu. Ve seans süresi bitiyordu. Ben Allah’a ısmarladık deyip gider gelecek ay tekrar bastır 700 kâğıdı başlıyorduk nasılsınız? Siz nasılsınızlara… Ben yine kendisini yarım saat 40 dakika dinliyordum, anlatıyordu ve sonra yine seans bitiyordu. Bendeniz bu konuda kendimi acayip bir yere koydum ve bu işten vazgeçtim. Marmaris’te oturdum, düşündüm. Ben çocukluğumda Türk takımında at binen, konkurhipiklere katılan dereceleri olan iyi bir süvariyim. Neden dedim tekrar başlamayayım ata. O hem beni rehabilite eder hem de yalnız kalırım. Saatlerce o güzelim ormanlarda dolaşırım vs. Sonunda bir küçük kulüpçükkiraladım. Hem elimdeki atlarla turistlere hizmet ediyorduk hem de bir iki tane kendime at ayırıp onlarla vakit geçiriyordum. Gerçekten her gün olmak kaydıyla 4-4,5 saat ormanın içinde uzun yollara giderek, ormanın içinde yaşayan hayvanlarla arkadaş olarak, güzel bir hayat sürerek, kafamı yıkayarak, dayanabildiğim aşağı yukarı 1 sene gibi bir dönemde emin olunuz ki kafamı pırıl pırıl yaptım. Hadiselere çok farklı bakarak, kendimi birçok şeyden izole ederek, çok sağlıklı bir yaşamı tercih ederek ve sağlıklı yaşayıp birilerinden de hesap sormak inadıyla kendimi yeniledim yeniledim yeniledim…
Şimdi dönüyorum tekrar hırsızlık, dolandırılma işine. Bunlar insanların başlarına geliyor. Mesela ben çok çok iyi biliyorum ki. Babasının şirketi halka açık olduğu için içinden de para götürmesi zor olduğu için reklam ajansıyla işbirliği yaparak, reklamını yaptırtıp o yaptırdığı reklamdan komisyon alan patronzadeler tanıyorum. EVET, şaşırmayın tanıyorum… Bu reklam sektöründe yani mesleğimde 50 yılını belki de 60 yılını geçirmiş orta yaş üstü fakat bedeni genç bir adam olarak bunları yaşamış bir insanım. Ben dev şirketlerin başında olan ve hakikaten takdir ettiğim bu gün sitayişle bahsettiğim yöneticilerin içinde kendi şirketlerinin hisse senetleriyle oynayarak para kazanan insanlar biliyorum. Yani ömürleri vefa etmedi başka mesele. Şunu kabul ediniz ki Türkiye’nin en büyük şirketi, isim vermek istemiyorum burada. Kurucusu ve patronunun vefatı, onun işin başına koyduğu hanımefendi kızının vefatı sonra yine işin başına gelen torunun vefatı sonrasında benim görüşüme göre bitmiştir. Sadece yöneticilerin yöneteceği bir şirket haline gelmiştir. O yöneticiler ne kadar dürüst olsalar dahi aralarında suyu, karakteri zayıf insanların çıkacağına da şimdiden eminim. Diyeceksiniz ki bu kadar mı bu hayat? Evet, bu kadar bu hayat. Ben siyasileri de tanırım, ben işadamlarını da tanırım, ben bürokratları da çok iyi tanırım. Hatta bazı bürokratlarla hapishaneye tıkıldığım zaman onlar suçlu olarak geldiler içeri. Onları tanıdığım zaman hayretler içinde kalmıştım. Bu kadar aklı başında insanlar nasıl bu iğrenç işleri, devletin parasını, devletin haklarını yerlere basarak kendi haklarını yukarı çıkartarak, rüşvetler vs. alarak nasıl bu insanlar kendilerine bu kadar ceza yedirdiler hayretler içerisinde seyretmişimdir. Şükür ki şükür ki bugüne kadar bu konularda gayet hassas davrandım ve gayet dikkat ettim. Fakat şunu kafanıza koyun Türkiye’de büyük şirketler arasında çok çok çok büyük vergi vermiş benim gibi insanlar arasında daha birçok müessesenin, soysuzlar tarafından istismar edildiğini, patronların kazıklandığını adım gibi biliyorum. Tekrar ediyorum, Allah böyle insanlardan gerçekten bu müesseselerin alın teriyle bizler gibi tırnaklarıyla kazıyarak kazanmış insanların kazançlarının çalınmasına mani olsunlar. Allah bu insanların cezasını mutlaka verecektir.
İyi haftalar diliyorum.
M. Nail KEÇİLİ