Öyle bir ilginç hayat ki bu geçmiş geçmiş çok geçmişe inebildiğiniz zaman ben neredeyse 65 yıl öncesini hatırlıyorum. Rabbim büyük olsun, sağ olsun henüz benim kafamı almadı. Benim kafam hala yerinde hatta gençliğimden çok daha iyi çalışır durumda. Bir de üstelik 65 yılın hatırladığım tecrübesiyle zannederim ki bir tarih değeri olmuşumdur. Hizmet ettiğim gruplarda, hizmet ettiğim özel sektörde, hizmet ettiğim siyasi hayatta, hizmet ettiğim askeriye erkânda yani aklınıza gelebilecek her türlü meslek dalına hizmet etmişimdir. Elimden geldiği kadar onlara başarılı günler yaşatmışımdır. Şimdi dönüp şöyle bir bakıyorum eski işadamlarının da eski siyasi liderlerin de, hepsinin kolladıkları değer verdikleri ve iş yaptırdıkları bir sürü şirketler, işadamları, inşaat firmaları, ihracatçılar, ithalatçılar, üretim sektöründe faaliyet gösteren bir sürü sanayi vardı.
Türkiye’nin en büyük şanssızlıklarının başında gelen geçmiş yıllara bali çok uzun yılık müesseseler yoktur. Aslında vardır, bunlar zamanında kurulmuştur, hükümetler tarafından desteklenmiştir, faaliyet göstermeleri için ellerinden gelenler yapılmıştır fakat sonra gelen hükümetlerin başındaki art niyetli, cahil kafalar bu başarılı icraatçıların hepsinin hayatlarına son vermişlerdir. Mesela uçak fabrikaları vardı Türkiye’de hep söylediğimiz gibi… Sayın Cumhurbaşkanı defalarca üzerinde durdu ya meşhur fabrikalarının, hatta Hollanda’ya veya başka başka ülkelere ihracat yapmış büyük siparişler almış uçak fabrikalarından bahsediyorum işte bu uçak fabrikalarını dönemin liderleri ‘’devletten büyük özel sektör olmaz’’ mantığı ile kapattırmışlardır. Aynı şekilde Türkiye’de büyük armatörler, gemi işletmecileri olmuştur. Harp döneminden sonra bunlar dev gibi büyümüşlerdir. Nerede Yunanistan’ın armatörleri? Bunların hepsinin büyüğü kişiler vardı ve bunlar bir sürü gemi sahibi olmuşlardır. Ben bunlardan ikisini çok iyi tanıdım. Bir tanesi ünlü Armatör Raman, Batman, Garzan gibi gemilerin sahibi Haşim Mardin diğeri de bir sürü gemilerin sahibi Ali İpar. Haşim Mardin’in gemilerine hükümetin neden el koyup haczettiğini, onu bütün dünyaya nasıl mahcup bir duruma soktuğunu anlatmak istemiyorum çünkü canım sıkılıyor. Ali İpar’a gelince aynı şekilde gemileri haczedildi ve ilginç bir şekilde Haliç’te yan yana dizilerek gemiler çürümeye terk edildi. Evet, şaşırmayın çürümeye terk edildi. Girin internete Ali İpar yazın orada çıkan görsellerde gemilerin Haliç’te yan yana bağlı şekilde paslanmaya bırakıldığını görürsünüz. Diyorum ya devamlı korozyon korozyon korozyon. Büyük bir korozyon içerisinde o muhteşem saçlarının hepsinin çürüyüp, kâğıt olduğunu görürsünüz. O kadar ilginçtir ki, o kadar düşman olunmuştur ki, o kadar kıskanılmıştır ki bu büyük işadamları, kardeşim o gemilerin hurda olmasına dahi müsaade edilmemiştir.
Birden bire şimdi aklıma geldi söylemeden edemeyeceğim. Almanya’dan aldığımız Yavuz Midilli zırhlıları. Hani bir zamanlar dünyanın en iyi, en etkili, en büyük, en muhteşem zırhlıları olan harp gemileri.. Nerede onlar? Ne oldu onlara? Kimse gelip alıp götürmedi onları, onlar Türk gemileri olmuştu. Ne oldu biliyor musunuz? Hurdaya çektiler, jilet yaptılar. İçinden kim ne kadar avanta almıştır almamıştır bunları tartışmayacağım. Çünkü benim ülkemin genine işlemiş bir hale gelmiş avantacılık, rüşvet almak ve gayri kanuni şekillerde para kazanmak. Bunun sorumlusu direkt olarak siyasetçilerdir. Ne yazık ki siyasetçilerdir. Ta 1940’larda, 1950’lerde, 1960’larda hayretler içerisinde görmektesiniz.
1960 deyince 60 darbesi aklıma geldi. Bilir misiniz o darbeye katılmış olan yüksek rütbeli yani yüksek derken binbaşı albay seviyesinde olan askerlerimiz, daha sonra medyada, sanayide, iş hayatında Türkiye’nin o tarihlerdeki muhtelif işlerinde bulunup zengin olmuşlardır. Ondan sonra yine Türkiye’de o tarz hadiseler yaşanmıştır. Ve o hadiseler içinde yaşayan, dayağı yiyen değil dayağı atanlar büyük servet sahibi olmuştur. Siz neyi görürsünüz biliyor musunuz? Bunu bugün de yaşamaktasınız. Siyasiler kendilerinin yakınlarında olan bazı işadamlarına ağırlıklı olarak inşaatçılara falan çok büyük destek çıkarlar. Neden çıkarlar ben bilemem. Onu sorar, öğrenirsiniz. Destek çıkılan o bir sürü insanı abat ederler ya da öyle gösterirler. O insanlar büyür büyür büyür, uçaklar alırlar, arabaları neredeyse altın kaplama olur, yurtdışında sokak satın alırlar, zenginliklerini bütün dünyaya tanıtırlar, golf sopalarını çok eğitimliymiş gibi tutarlar, oynarlar vs. vs. Sonra ne olur biliyor musunuz? İktidar değişir, başka bir parti, başka bir lider gelir ülkenin başına ve o gördüğünüz tüm zevatlar yok olurlar. Bir kısmı belli sebeplerle suçlanıp hapse atılır, mahkemelerle uğraşırlar. Bir kısmı kurtulur, bir kısmı kurtulamaz. Neticede o insanlar yok olup giderler. Hâlbuki yaptıkları her faaliyet hükümetlerce onlardan yapılması istenmiş icraatlardır ama onu kimse düşünmez. Gelen hükümet giden hükümeti çevresiyle beraber yok eder. Öyle bir yok ederler ki arkadaşlar, ne haklı ne haksız arayabilirsiniz. Mahkemesinden, avukatından, adamından, bürokratından aklınıza gelecek herkes birdenbire o gariplerin düşmanı olur ve yok olurlar. Bunların en başında gelen örneklerden biri de çevresindeki 40 50 yıllık arkadaşları tarafından gerçekten dolandırılmış, başarısı hazmedilememiş olan Mehmet Nail KEÇİLİ’dir. Dolayısıyla hani ne derler Süleyman Demirel de bunu çok kullanırdı ‘’Soracaksanız damdan düşene sorun’’ yani damdan düşüp düşmenin hali neymiş onu bilene sorun diye. Biz yırtınıyoruz ki ‘’Yahu kardeşim bir sorun da anlatalım’’ diye. Ne sorması birader, sanki bir düşman olduk. Hele bu son dönemlerin bu konudaki değerleri son derece acıdır. İstediğiniz kadar büyütün o işadamlarını, istediğiniz kadar devletin, hükümetin en büyükleri yâd eder hale getirsinler. İktidar gitti mi onlar da gidecektir.
Yeni bir yıla girmiş anlayışla aslında çok mutlu, çok heyecanlı olarak sizlere seslenmem lazımdı. Hani o meşhur evde kalmanın son zamanlarındayız. Fakat bir şey söyleyeyim size çok canım sıkılıyor ve çok kötü günler yaşayacağımızdan endişe ediyorum. Çok sebeplerle… Herkese iyi haftalar. İnşallah moralleri düzeltiriz, inşallah her şeyi düzeltiriz, inşallah insanlar kalleşliklerinden vazgeçip, herkese hakkını verirler. Haklar gasp edilmez, Allah büyüktür.
Sevgiler, saygılar.
M.Nail KEÇİLİ