Hayvan sevgisi ile bilinen Pablo Picasso’nun hayatının herhangi bir dönemine bakıldığında, evinde ya da atölyesinde köpek, kedi, papağan, baykuş hatta keçiye bile rastlanabilir. Tüm bu hayvanların içinde köpek, Piccasso’nun bir sanatçı olarak en erken üretimlerinde bile eserlerinin başlıca öznesi haline gelmiştir. “Kadın ve Köpek” eserinde karşımıza çıkan Afgan tazısı Kaboul’da hissedilen mizah ve yakınlık, Picasso’nun ona olan hayranlığına bir saygı duruşu olarak yorumlanabilir.
Tablonun isminden de anlaşıldığı üzere Kaboul, bu eserin tek başrolü değil. Adeta tahtında oturur vaziyette betimlenen kadın, Picasso’nun ikinci eşi Jacqueline Roque. Kadın figürünü ele aldığı tüm eserleri içinde karakter olarak en çok karşımıza çıkan Jacqueline, Picasso ile 1952 yılında tanıştı. Vallauris’deki bir çömlek atölyesinde karşılaştıklarında, Picasso’nun iki çocuğunun annesi Françoise Gilot ile birlikteliği devam ediyordu. Françoise’den farklı olarak Jacqueline, Picasso’nun sanatına olan tutkusunu kabul ediyordu. Bu sayede sanatçının kalbini kazandı. Picasso, 1961’de Jacqueline’le evlendi ve William Rubin’in belirttiği gibi, “Jacqueline’in Picasso’ya olan koşulsuz taahhüdü, sade, nazik ve sevgi dolu kişiliği, Picasso’nun daha önce hiç olmadığı kadar uzun bir süre boyunca duygusal olarak istikrarlı bir yaşamı benimsemesini sağladı.”
Jacqueline ve Kaboul’un yakın ilişkisi, Picasso’nun altı eserine konu olmuştur. Sotheby’s NYC aracılığıyla 54 milyon dolara satılan 1962 versiyonu, Picasso’nun 60’larda tamamladığı resimleri arasında en yüksek satış rakamına ulaşarak rekor kırdı.