Tarih boyunca iç gerçekliklerini İngiliz sanatçı Tracey Emin kadar canlı bir şekilde taklit edebilen çok az sanatçı vardı. Barda kalmaması gereken ifadesi, çalışmasını itiraf kutusunu ve sanatını daha güçlü haline getiriyor. Emin’in eserleri, sevgiyi tüketen gücün, ıstırabın, acının, kaybın ve genel insan deneyiminin üzerinde, meditasyon yapmak için kullanılan bir sanat. Bu yüzden de ruhunun doğrudan bir dışa vurumu. Sanatçı, “Yaptığım her şeyden çok daha iyi olduğumu farkettim…”diyor “Sonra işin kendisi olduğumu anladım, işimin özüydüm.”…
Halihazırda, Emin’in Londra’da bulunan White Cube Gallery’de 1963-1993 yıllarını kapsayan bir retrospektifi düzenleniyor. Bu şov için, yüzlerce kişisel gereç geniş bir alana yayıldı. Genç yaşta tuttuğu günlüklerden tablolara, resimlere, oyuncaklara, fotoğraflara ve hediyelik eşyalara kadar sergileniyor. Emin, sanat, cinsiyet ve sınıf sınırlarını aşmasına rağmen, hala kavramsallığını eleştiren bir sanat dünyasının içinde. 20 yıldan fazla bir süre sonra, Emin, daha geniş bir yaşam felsefesine hitap etmek için karakteristik şok değerini geride bırakan bir gösteriyle White Cube aracılığıyla izleyiciyle buluşuyor. 7 Nisan’a kadar sürecek şovda, neon, heykel, film, fotoğraf (uykusuzluk gecelerinden portreleri) yeni çalışmalar ve aşk, öfke ve kayıpla ilgili deneyimlerine yansıttığı şekilde çizimleri yer alıyor.Şovu kutlamak için, En şiirsel yansımalarıyla Emin’nin ruh sarsıcı hayatı hakkında bilgi edinmeye ne dersiniz?
1982 yılında, beş yıl boyunca çıktıkları punk sanatçısı Billy Childish ile tanıştı. “Zalim bir ilişkiydi. Ruhun yeniden dirilişiydi ”diyor bu ilişki için. Aynı yıl, Margate köprüsünden atlayarak intihar etmeye çalıştı. Hayatta kaldıktan sonra Londra’ya döndü ve üç yıl çalıştığı Maidstone Sanat Koleji’ne başvurdu, ressam Edvard Munch’un eserlerine aşık oldu ve birinci sınıf onur derecesi ile mezun oldu. 1987-1989 yılları arasında RCA’da master yaptı.
1992’de Emin, Sarah Lucas’la bir araya geldi. İkilinin Tracey Emin’in hayatını değiştiren ve kendisinin tehlikeli olarak tanımladığı bir ilişkileri vardı. İkili, Lucas’ın ilk sanat gösterisi olan “Penis Nailed to a Board” bir duo çalışma yaptılar. Daha sonra Emin ve Lucas, Doğu Londra’daki bir mağazada sanat eserleri piyasaya sürmeye başladılar. Sanatın sınırlarını sınamak amaçlı kurdukları The Shop isimli bu inisiyatif, Lucas ve Emin tarafından yapılan sloganlı tişörtler, kül tabloları, seks oyuncakları ve elbiseler içeriyordu. Mağaza tam gün açıktı ve cumartesi günleri partiler için işlev görüyordu. Tracey Emin’in bu macerası 6 ay sürdü.
Emin’in ele aldığı deneyimlerin hemen hemen tümü, seks ile olan ilişkisi ve kürtajlarının üzücü etkileri gibi vücuduna dayanmaktadır. Emin’nin sanatında, vücut en güçlü ifade biçimlerinden biridir. Çalışmalarını modernize ettiğinde bile, tüm vücudunun nasıl geçtiğini canlı gösterir. Figür üzerinden gerçekliğini keşfetme şeklinde, figüratif ustaları, özellikle de en büyük ilham kaynağı olan Egon Schiele’nin çalışmalarınından çokça ilham alıyor.
Bir zamanlar son derece muhafazakar bir sanat dünyası tarafından tartışmalı olarak kabul edilirken, Emin’in kavramsallaştırması, çalışmalarının kilit noktalarından biridir. ‘Sanat nedir’ sorusunun araştırılmasındaki yeniliği onu dünyanın en başarılı sanatçılarından biri yaptı. Bu aynı zamanda, Emin’in diğer sanatçılar Sarah Lucas, Jenny Saville, Damien Hirst ve Chris Ofili’yi de içeren ustalarının katıldığı bir sanatçı hareketi olan Genç İngiliz Sanatçılar (YBA’lar)’a dahil etti.
En şok edici parçalarından biri olan “My Bed”e gelirsek; Tracey Emin, 1998’de zihinsel bir çöküş yaşadı., Neredeyse bilinçsiz halde votka ve sigaralarla boğulmuş dört gün geçirdi. Yatağının etrafına boş şişeler, sigara paketleri, prezervatifler, kan lekeli pantolonlar, doğum kontrol hapı paketleri yığılmıştı… Bu dört gün içerisinde tuvalete gitmek için yatağından ayrıldığında, yatağın kendisinin bir sanat eseri olduğunu fark etti… Hayatının en karanlık anlarından birini bir enstalasyona dönüştürdü. “My Bed” 1999 Turner Ödülü’ne aday gösterildi. Bu adaylık cinsel deneyimleri ve zihinsel sağlığı ile çok farklı bir kadına henüz hazır olmayan sanat dünyasından aşırı tepki aldı. Bazı eleştirmenler “o kadın üzerine boşa nefes harcamayacağıma yemin ediyorum” derken, Guardian’ın sanat eleştirmeni Adrian Searle, “işkenceye uğramış bir saçmalık.” başlığıyla Emin’i eleştirdi.
2011’de Tracey Emin, Hayward Gallery’de gerçekleştirdiği “Love is What You Want” ile farklı bir boyuta geçti. Eski eserleriyle, cinsiyetten sevgiye kaydığını ve çalışmalarının olgun bir dönemine girdiğini gösteren yeni heykellerini harmanladı. Bu yenilenmeyi “Ben değiştim, vücudum değişti, fikrim değişti, ama… balmumu gibiyim. Mum hala orada, balmumu biçimini değiştirdi” diyerek farklı bir şeye dönüşse de özünün hala aynı şeyi koruduğunu belirtti ve ekledi “Artık bir kız değilim, bir kadınım. ”
Yıllar boyunca çalışmalarını daha başarılı hale getirdiğine inanarak baktığımızda Emin, sanat dünyasının trendleri ve bir sanatçı olarak algıları nasıl zaman içerisinde değiştiğine önemli bir örnektir. Bu durumu “Bu ülkede bir sanatçı olarak popüler olmamın nedeni, ulusun ruhuna uyuyor olmamdır. On yıl önce, çalışmamın hiçbir fiyatı ya da popülaritesi olmazdı. Bu ülkede önce kabul edilmem gerekiyordu. Grubun bir parçası olmak zorundaydım.” diyerek yorumluyor.