Bir tarihte Almanya’nın Frankfurt şehrinde şirketlerimiz vardı. Özellikle esas mesleğimiz olan tanıtım ağırlıklı faaliyetlerimizi Almanya’da da yürütüyorduk. Bu sebeple Frankfurt’ta da bir ofisimiz, çalışanlarımız ve son derece güzel işler üreten kreatiflerimiz vardı. Ben de sık sık Frankfurt’a gidip geliyordum. Bir pazar günü akşam haberlerinde o tarihteki Alman Başbakan Helmut Schmidt televizyonda haberlerde çıktı ve halka şu şekilde seslendi. Dedi ki ‘’Benzin şirketleri gördüğünüz üzere çok ciddi bir zam yapmışlardır. Demokratik ülkelerde böyle zamlar yapan özel sektör kuruluşlarına devletin yani bizim söyleyebileceğimiz bir şey yoktur. Bunların bu zammı geri almaları için ve halkımızın ödeyebileceği seviyede bir akaryakıt fiyatı belirlemeleri için Alman halkının bu konuda hassas davranarak yarın sabahtan itibaren benzin veya mazot yakan araç kullanmamalarını tavsiye ederim.’’ bu kadar…
Pazartesi sabah buradaki gibi orada da iş günü. Frankfurt Almanya’nın en hareketli şehirlerinden biri olmasına rağmen sokağa bir çıktım a aa bir tane kamyon, otomobil, minibüs yok. İnanılmaz derecede her yerde vızır vızır bisikletler var. Halk kim olursa olsun hangi seviyede olursa olsun yani zengin fakir fark etmez bisikletine binmiş gidiyor. İnanamadım. Bulunduğum otelin önünde küçük bir tabure buldum, oturdum. Yarım saat bir saate yakın Alman halkını seyrettim. Ve bir tane bile otomobil geçmedi. Ben de Allah’tan ofisimiz yakındı ve yürüyerek ofise gittim. O günkü işlerime bakmaya başladım. Akşam haberlerinde Akaryakıt teşkilatlarının başkanı olan adam çıktı ve dedi ki ‘’Alman halkı bize büyük bir ders vermiştir. Benzin fiyatlarımızı yarın sabahtan itibaren şu seviyeye indiriyoruz. Alman Halkına bunu şanla şöhretle duyururuz.’’ dedi. Bütün Alman Halkı ertesi günden itibaren yani kabul edilir nitelikteki yeni fiyat konduğu zaman tekrardan vasıtalarını kullanmaya başladılar. Ben de şehrin motorlu vasıtalar açısından normale dönmesini izledim ve gördüm. Burada şunu söylemek istiyorum. Toplum ne isterse ve nasıl isterse eğer ülke demokrasi ile yönetiliyorsa hükümete veya tasvip etmediği iş dünyasına da istediğini yaptırtır. Yeter ki toplumun birlik ve beraberliği olsun. Sokaklara çıkarak, camları, çerçeveleri indirerek, polis arabalarını devirerek, bir nevi nümayiş yapmanın hiçbir manası yoktur. Halk reaksiyon gösterdiği hadiseye sadece tavır alarak özellikle ülkeyi yönetenlere veya tasvip etmediği işletmelere istediği cevabı verir. Ekmek pahalıysa almasın ekmeği bakalım 3 gün halk. 3 günde ölmez insanlar. Fakat fırınlar 3 gün içerisinde ürettiklerini satamadıkları için fiyatlarını istedikleri seviyeye getireceklerdir. Aynı şekilde otomobilinden tutun aklınıza gelebilecek her türlü dayanıklı veya dayanıksız malların alışverişinde fiyatlar istediğiniz şekilde gitmediği takdirde toplum onu istediği seviyeye getirir. Zaten o sebeple Esnaf Odaları, Sanayi Odaları, Ticaret Odaları vardır. Onlar da görevlerini yaparlarsa o zaman çok açık ve net olarak ülkedeki insanlar istenilen seviyede yaşamaya başlar ve hayatlarını devam ettirirler.
Bu Korona virüs sebebiyle evlere kapanan insanlar için hükümet birçok karar verdi. 3 ay süreyle iş yeri sahipleri kiralarını erteleyebilecekler, su paralarını katiyetle belediyeler tahsil etmeyecekler. Burada amaç halkın daha ekonomik yaşayabilmesi ve bu süreçte çalışamayan insanlar için anlayış gösteren bir tavır içerisinde tedbirler alındı. Bu tedbirler dün itibariyle bitti. Peki, ne oldu? Belediyeler 4. ayda geldi hepsini birleştirerek o 3 ayın toplamını da katarak işletmelere hadi öde bakalım dedi. Vatandaş, esnaf bir tanesini ödemekte sıkıntı çekeceği için hükümet öncesinde böyle bir karar aldıysa sen dört tanesini birden daha işyerleri yeni açılmış, işletme daha para kazanmaya yeni başlamışsa sana nasıl ödesin bunu?
Bakın alınan tedbirler, alınan kararlar çok dikkatli alınması lazım. Eğitim, görgü ve tecrübesi olmayan zevat tarafından bir karar alınırsa bunun altından kalkmak mümkün değildir. Bakın çok önemli günler yaşıyoruz çok tehlikeli zamanlar içerisindeyiz. Korona tekrardan harekete geçer mi geçer. Neden geçer yine birlik ve beraberlik içinde hareket etmediğimiz için geçer. Bugün sokağa çıktığım anda gördüğüm ilk şey gençler birbiriyle itişip kakışırken hiçbiri maske takmıyor. Hatta çoğu elinde taşıyor bir kısmı da hiç takmıyor. Polisleri görüyor öyle takıyorlar. Geçenlerde bir arkadaşıma şahit olarak söylüyorum bunu. Gençlere müdahale etti ve genç dönüp ‘’Moruk, sanane! Sen bana böyle nasıl hitap ediyorsan sen git evinden çıkma dışarı moruk’’ dedi. O gencin arkadaşıma moruk diyerek saldırmasının sebebi hükümetin 65 yaş üstü evde otursun, dışarı çıkmasın, hastalık kapmasın gibi küçük düşürücü tavırlarının sebebinden dolayıdır. Bu yüzden de 65 yaş üstü, gençlerin ve halkın gözünde küçük düşmüş durumdadır. Bunu da nasıl yapıp yapmalı ve 65 yaş üstü insanları devletimiz onore etmelidir.
Başarı dileklerimle.
Mehmet Nail Keçili