Bugünkü yazımızda üzerinde hassasiyetle durmak istediğim medyanın durumu, görevleri, yapması gerekenler ve yapmadıkları belki de yapamadıkları…
Türk medyası uzun yıllardır asli görevini unutmuş, bir nevi hükümet sözcüsü gibi hareket eden hal almıştır. Bunun dönem dönem örneklerini değişik siyasi zamanlarda görmüş olmakla birlikte, bu son yıllarda özellikle sanata karşı bir tavır içinde olan medyayı hoş olmayan bir şekilde izlediğimizin bilinci içinde, medya severlerin ve medya mensuplarının bilmeleri lazımdır. Yapılan bütün çalışmalar gösteriyor ki medya en büyük sanatı insanlarımıza, halkımıza ve hatta dünya aşılaması imkânı olan kuruluştur hatta kuruluşlardır diyelim. Çünkü ister televizyon ister gazete ister dergi ne olursa olsun hatta sosyal medya ki artık sosyal medya da medyadır. Bunların görevi, sosyal medyayı kullanan bizlerin de görevi toplumumuza sanatı sevdirmek için bildiğimiz sanat yollarını onlara aşılamak için gayret sarf etmeli, uğraşmalıyız.
Türkiye’de her sabah açtığımız televizyonumuz, izlediğimiz kanallarımız ve okuduğumuz gazete ve dergilerimizde hayretle görmekteyim ki sanat mantığından gittikçe uzaklaşan bir anlayış vardır ki bunun o sektörlerin yani medya sektörlerinin mensuplarının anlayışından geldiğini de izlemekteyiz. Neden bu ifadeyi kullandım şunun için: Bir tarihlerde örneğin Hürriyet Gazetesi özellikle sanat konusunda gazeteyi ve toplumu geliştirmek anlayışlarını sınırsız yollara doğru sevk etmek amacıyla Hürriyet Gazetesi kendi içinde usta bir sanat yönetmenini bütün sanat konusunda faaliyet gösterecek elemanlarının başına getirip koymuştur. Bugün de o kişi hala görevinde olup, yaşını almış olmakla birlikte, görmekteyim ki Hürriyet’teki görevine devam etmektedir. Ancak bu şahıs dahi bu görevini açık ve net bir biçimde geçmiş zamanlardaki olan boyutta uygulayamamaktadır. Bunu anlamam mümkün değildir. Bunu kimsenin de anlaması mümkün değildir. Bu usta erbabın serbest çalışması güzel sanatlar hakkında bizlere çok güzel yazılar ve görüntüler sunması gerekirken kendisini zaman zaman basit yarışılmalarda görev yapan insanlar sınıfında görmekteyim. Buna da ben şahsen sanata çok büyük zaafı olan bir insan olarak üzülmekteyim. Bir şeyi bilmemek hiçbir şekilde ayıp değildir. Bir şeyi öğrenmemek çok ayıptır. Eğer siz öğrenmeme konusunda ısrarcı davranıp ve kendinizi o belli sanat dallarından anlıyormuş gibi bir hüviyet kazandırıp, mali durumunuz iyiyse evlerinizde, iş yerlerinizde lanse ettiğiniz sergilediğiniz sanat eserlerinizi, danışmanlar kanalıyla alarak başta kendinize ihanet etmektesiniz. Neden mi ihanet etmektesiniz? Çünkü bilmeden, görmeden, öğrenmeden, bunları sırf görüntü veya yatırım amacıyla almanız sanata olan bir sempati görüntüsü değildir. Ne yapmanız lazımdır. Şunu yapmanız lazımdır. Bilmeden bir icraat yapmaktansa, öğrenerek sanat dünyasında zaaf aldığınız örneğin resimse, örneğin antikadan zevk alıyorsanız, örneğin sanatın heykel gibi herhangi bir güzel sanatlarının meraklısı iseniz onları size öğretip sizi bu konuda bilgi sahibi edip, eğitecek kuruluşlar özellikle gençlere yönettiği teşkilatlar vardır oralara zamanınızı ayırıp, gitmelisiniz, görmelisiniz ve öğrenmelisiniz. O zaman Türkiye’de kendilerini cemiyetin ön planında gören zevatın tümü hanımlar, beyler, çocuklar, gençler ne olacaktır açık ve net biçimde sanatla ilgili bilgi sahibi olarak tüm sanatsal icraatları icra edeceklerdir ve ayrıca tüm sanatsal icraatlarında da doğru seçimler yapacaktır.
Türkiye, muhteşem bir tarih, muhteşem bir sanat ve özellikle muhteşem bir güzel sanatlar dalları itibarıyla, bilgiler aktaran alt yapısal imkânlara sahiptir. Bakın sadece İstanbul’da bastığınız toprağın altında 7 kat tarih vardır. Ne demektir biliyor musunuz 7 kat tarih? Yani demek ki 7 ayrı medeniyet zaman içerisinde İstanbul ve İstanbul çevresinde yaşamış, görmüş ve size eserlerini bırakarak hatıralarını bırakarak dünyayı terk etmişler demektir. Bu da size yani tüm insanlığımıza muhteşem bir sanat bilgisi imkânına sahip olduğumuzu göstermektedir.
Şimdi Turizm ve Kültür Bakanlığımızın hassasiyetle üzerinde durduğu tarihi eserlerimiz, tarihi eserlerimizin ortaya çıkarılması, kazıların yapılması ve hakikaten güzel eserlerimizin ortaya çıkarılması çizgisi içerisinde büyük atılımlar yapılmaktadır. Bundan dolayı da bizim her şeyden önce hükümetimizin bu yoldaki anlayışını da takdir etmemiz gerekmektedir. Bugün dünyanın ileri gelen ülkelerinden birçok insan Türkiye’ye gelerek, Türkiye’deki tarihi, Türkiye’deki var olan sanat anlayışını heyecan ve keyifle gezmekte, görmekte, seyretmektedir. Bugün en basitinden Kapadokya’da her sabahın köründe havalanan balonlarla yüzlerce binlerce turist çevreyi ve Allah’ın yarattığı bu muhteşem tabiatı seyredip keyif alıp güzel zamanlar geçirmektedir. Bugün Anadolu’da hatta ülkemizin doğu bölgesinde, ülkemizin kuzeyinde, güneyinde, egede her yöremizde muhteşem sanat eserleriyle ve tarih birikintisiyle insanlarımız keyif ve mutluluk içerisinde yaşamaktadırlar. Bunun bilincine daha fazla varmaları için de bizlerin buralarda yaptığı teşvikleri dikkate almalarını istirham etmekteyiz.
Ben bugünkü bu kısa yazımı şu anda içinde bulunduğumuz Corona virüs tehlikesinden dolayı ve onun büyük krizi itibarıyla yaşadığımız tüm sıkıntılardan bir an önce kurtulup, ülkemizin safahat ve keyifle gelişmesini halkımızın da huzur içinde yaşamasını özellikle temenni etmekteyim.
M.Nail Keçili