Sanat platformu Artkolik’in kurucusu Nazlı Keçili, geçen sayıda başladığı iklim sorunu ve sonuçlarına dikkat çeken sanatçıları ve çalışmalarını anlatmaya devam ediyor.
Başlıca gündemimiz ve takip edenleriniz için son yazımda bahsettiğim dünyanın en önemli sorunlarından biri iklim krizine bugün de devam etmek istiyorum. Geçtiğimiz yazımın sonunda dediğim gibi, bu konuyu ele alan o kadar çok sanatçı ve o kadar anlamlı işler var ki, tek yazıya sığdırmam mümkün değildi. İklim krizini yaşadığımız dünyanın en büyük tehlikelerinden biri olarak gören ve bu tehlikeye dikkat çekmek için yapılmış olan çalışmalardan bahsetmeye başlayacağım ama sözünü ettiğim her işi tekrar tekrar inceleyin lütfen. Her baktığınızda doğayı yeniden keşfedeceksiniz. İtalyan sanatçı Lorenzo Quinn ile başlayalım.
Sanatçının 2017 Venedik Bienali için yaptığı ‘Support’ (Destek) adlı çalışması o yıla damgasını vurmuştu. Quinn’in yükselen deniz sularına dikkat çekmek amacıyla yaptığı kanalların içinden çıkan ve binaları çepeçevre saran devasa el yerleştirmeleri amacına ulaşmış gibi görünüyordu. Görünürlüğü son derece etkin kılan bu çalışmada Venedik’te yer alan ve kültürel tarihe sahip Ca’ Sagredo Otel’in seçilmesi ise tesadüf değildi. Bozulan dengenin ve batmakta olan Venedik’in insan desteğiyle yeniden hayat bulabileceğini bu çalışmayla görüyoruz.
İklim sorunuyla ilgili korkunç ihtimalleri gözler önüne seren bir diğer sanatçı Jason de Caires Taylor. Taylor bir heykeltıraş ve su altına yerleştirdiği heykelleriyle biliniyor. Dünyanın ilk sualtı müzesi Museo Atlantico’da yaptığı sergiyle çok ses getirmişti, herkesin takip etmesi gereken bir sanatçı olduğu aşikar. Sanatını su altı dünyasıyla buluşturduğu sergilerinde doğayı ve iklimi koruma mücadelesini sonuna kadar hissediyorsunuz. Aynı zamanda verdiği mesaja uygun olarak ki bu çok önemli, kullandığı malzemeleri de doğa dostu olarak seçiyor. Doğaya zarar vermeyen malzeme kullanımı da takdir edilesi.
Böylesine bütünleşmiş bir amaca hizmet edince de ortaya başarılı bir sonuç çıkıyor. Taylor’ın ustaca yerleştirdiği heykeller küresel ısınmanın doğuracağı kaçınılmaz sonu bize işaret ediyor. Araştırmalarım sırasında bu problemi sanat kurumlarının da yakından takip ettiğini ve bünyelerinde yer verdiklerini fark ediyorum. Dünyanın en önemli sanat merkezleri bu küresel sorunu canla başla insanlığa ifade etmeye çalışıyor. Tate Modern’da misafir edilen Olafur Eliasson, küresel ısınmaya dikkat çekmek için Grönland’dan getirilen, 1.5 ve 6 ton arasında değişen buzulları Tate Modern’ın önüne yerleştiriyor.
Seyircilerin dahil edildiği çalışmada buzulların nasıl yok olduğuna ve değişen iklimin aslında sadece buzullara değil, hayatlarımıza da etki ettiğini göstermeyi amaçlıyordu. Eliasson daha önce benzer bir çalışmayı Ice Watch isimli projesi kapsamında Fransa’da da gerçekleştirmişti.
Bahsettiğim çalışmaların her biri hem yaratım süreçleri hem de kendi içinde taşıdığı amaç ile biricikler. Küresel ısınmaya karşı çağrı yapmayı ve insanlığa geleceği bir nebze de olsa gösterebilmeyi görev edinmiş sanatçılar. Sanat alanında çevreci anlayışı benimsemek ve bu anlayışa önce toplum sonra evrensel anlamda kavuşmak dileğiyle…