Ülkemiz iklim odaklı afetlerle sarsılırken Artkolik’in kurucusu yazarımız Nazlı Keçili, iklim sorununu ele alan sanatçıları ve en son çalışmalarını kaleme aldı.
Son günlerde ne yazık ki doğa ve iklim odaklı hem ülkemiz hem de dünya adına unutulmayacak yaralar aldığımız günlerden geçiyoruz. Bu yazımda sizlere tüm canlıların yaşam sisteminin güç kaynağı olan iklim sorununu ele alan sanatçılardan ve çalışmalarından bahsedeceğim. Sanat aracılığıyla toplumu bilinçlendiren çalışmalar, özellikle biz insanları düşünmeye iterken doğaya nasıl davranmamız gerektiği konusunda birer araç oluyor.
İklim değişikliği nedir? Çözümleri ve insanlara düşen görevler nelerdir? Takip ettiğim kadarıyla bu özel konuda sanat kurumları ve sanatçılar, yıllardır ciddi çalışmalar yapıyor. Örneğin; Museo del Prado ve World Wildlife Fund (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) iş birliği ile geçtiğimiz yıl ocak ayında bir kıtanın yanması ve küresel ısınmanın etkilerine sanat vasıtasıyla farkındalık yaratan bir proje için bir araya geldi. Proje kapsamında Museo del Prado’nun koleksiyonundaki seçilen resimler ‘+1,5 C Lo Cambia Todo’ (+1,5 C her şeyi değiştirir) adlı proje için danışmanlar eşliğinde yeniden yaratıldılar. Bu çalışmalarda var olan görüntüler buzulların erimesi, kuraklık, yangınlar, canlıların neslinin tükenmesi gibi görüntüler eşliğinde değiştirildi. Benim en sevdiğim ressamlardan Joaquín Sorolla’nın Boys on the Beach adlı eserinde yer alan çocukların kirlenen denizler yüzünden yosunlar ve ölü balıkların arasında kaldığı görüntü çok çarpıcı. Benim size vermek istediğim bir diğer örnek ise Diego Velazquez’in, ‘Equestrian Portrait of Philip IV’ adlı eseri olacak. Orijinalinde İspanya Kralı’nın atıyla birlikte resmedildiği eserde, proje bazında Philip’i boğazına kadar suya batmış şekilde görüyoruz. Oldukça ses getiren projede yer alan çalışmalar Madrid’de COP25 iklim zirvesi olduğu sıralarda şehrin reklam panolarında yerini almıştı.
İklim krizini ele alan sanatçılara dönersek; HULA olarak bilinen Sean Yoro, büyük buz kütlelerinin yakınında veya içine yerleştirilmiş duvar resimleriyle tanınıyor. Tabii çoğu resmi buzların üstünde yok olduğu için bu eserleri fotoğraf aracılığıyla görebiliyoruz. Bence bu özelliği de doğayı ve yok oluşu simgeler nitelikte. New York’ta yaşayan sanatçı yıllar sonra haritadan silinecek yerlere dikkat çekmek için buzulların üzerinde yer alan duvar resimlerini aracı olarak kullanıyor. Brezilyalı sanatçı Nele Azevedo ise küresel ısınmaya yine benzer bir açıdan bakarak ‘Melting Men’ adını verdiği bir proje gerçekleştirmiş. WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) iş birliğinde gerçekleştirilen projede, Azevedo, realistik çalışmasıyla yüzlerce buzdan adamın eridiğini görüyoruz. Kentin her yanında sergilenen adamlar güneşin altında erirken bizi bekleyen günleri görür gibi oluyoruz. Yaptığı esrarengiz işlerle adından her dönem söz ettiren Banksy de iklim krizine dikkat çekmişti elbette. Regents Kanalına yazdığı kırmızı renkte ‘I don’t believe in global warming’ adlı duvar yazısında da açıkça belirtiyordu aslında niyetini. Kırmızı rengini kullanması ve ‘global warming’ kısmının suyun neredeyse altında kalıyor oluşu mizanseni tamamlayan ögeler.
Müzik açısından ise yapılanlar da yadsınamayacak nitelikte. Günümüzde hala devam eden projeler var ancak ben size bana göre en sıra dışı olandan bahsedeceğim. Ünlü İtalyan besteci Ludovico Einaudi Greenpeace iş birliği ile kuzey kutbunda bir konser düzenledi. Buzullar arasında yüzen bir platforma Steinway piyano konuldu ve ‘Kuzey Kutbu için Ağıt’ adlı beste ile küresel ısınmaya dikkat çekildi. Bu yazımda size dünyada yer alan bütün işlerden bahsetmek isterdim ancak o kadar çok ve farklı çalışmalar var ki, kendimce ayrıştırıcı bulduklarıma yer verebildim. İklim krizine dikkat çekmek için sanatı araç edinen, verdiği mesajı, bazen sert bazen de geleceğe götürür gibi gösteren işler daha çok kişiye ulaşmalı. Anlıyoruz ki; dünyamız için gerçekten iyi şeyler yapmalıyız, doğanın dengesini bulmasına yardım etmeli ve onsuz yapamayacağımızı bir ağaca, gökyüzüne bakarken görebilmeliyiz.
Sevgiyle kalın…