Arkolik sanat platformunun kurucusu, yazarımız Nazlı Keçili, hem sanat hem de seyahati birleştiren önemli sanat otellerini kaleme aldı.
Her ne kadar halen pandeminin bitmemiş olması herkes gibi beni de dönem dönem ümitsizliğe doğru sürüklese de inanıyorum ki bir bakmışız bu günler bitmiş ve seyahat planları yapmaya başlamışız. İşte bu sebeple hem seyahat hem sanat dolu günlere doğru kürek çekmeye bizi motive edecek bir yazı hazırladım. Sanat ve yemek, seyahatin bence olmazsa olmazlarıdır. Gittiğimiz her yeni şehirde o şehrin tarihini, sanatçılarını, sanat eserlerini tanımak şehri gezerken keyfini daha da yoğunlaştırır. İşte ben de size hem sanat hem de seyahati birleştiren bazı sanat otellerinden söz edeceğim.
Mesela çok uzak değil, eğer yolunuz Zürih’e düşerse ormanın yanına gizlenmiş ve manzarası Zürih’in temiz sokaklarını gören The Dolder Grand’de konaklayabilirsiniz. Ünlü sanatçıların 100’den fazla eserine ev sahipliği yapan en önemli sanat otellerinden biri olan otel size sanat tarihine imza atmış en önemli sanatçıların eserlerini hem yakından görme imkanı verecektir.
Son yılların çok rağbet gören işlerinden biri olan bahis yazılımcılığının önemli ismi David Walsh’ın, Tazmanya’da inşa ettiği devasa sanat galerisi MONA hem sanat hem de müzik festivallerine ev sahipliği yapmanın yanısıra dünyanın en etkileyici sanat galerilerinden birine sahip. Derwent Nehri’ne bakan üç buçuk hektarlık özel bir yarımadayı paylaşan nefes kesici manzarasıyla en enteresan sanat otellerinden biri diyebiliriz…
SANAT VE ESTETİK DOLU
Cape Town’ın Victoria & Alfred sahilinin tepesinde, Afrika’daki Zeitz Çağdaş Sanat Müzesi’nin (dünyanın en büyük çağdaş Afrika sanatı müzesi) sadece altı kat yukarısında yer alan, Heatherwick Studio tarafından tasarlanmış Silo Hotel de hem kendi sanatçıları için hem de Güney Afrika’nın önem arz eden binalarından biridir. Hong Kong otellerinin en önemli özelliği ihtişamdan oldukça payını almış olan Rosewood Hong Kong’un neredeyse her santimetrekaresi sanat ve estetik dolu…
Amerikalı ünlü mimar tasarımcı Tony Chi tarafından tasarlanan, tavandan yere mermer banyolara ve limanın turkuaz sularına bakan bir Henry Moore heykeli ve lobinin dışındaki çiçekçi dükkanının yakınında Hintli sanatçı Bharti Kerr imzalı gerçek boyutlu bir fil yer alıyor. Tesis, ayrıca Damien Hirst’ün özel kanatlı kreasyonlarıyla süslenmiş ve ona uygun isimli bir Brasserie’ye sahip.
Pandemi biter bitmez ilk gitmek istediğim yerlerden biri olan İskoçya dağlarının eteklerinde yer alan Fife Arms Scotland beş yıldızlı bir otel olup, antikalar ve güzel sanatlar konusunda ustalık sahibi iki çağdaş galeri tarafından kurulmuş keyif dolu bir kaçış alanıdır…
Harika bir müzede kalıyormuşsunuz hissi veren Roma Cavalieri – Waldorf Astoria; usta tabloları, nadir duvar halıları, Fransız dönemi mobilyaları ve güzel heykellerinden oluşan koleksiyonuyla gerçekten de tam bir müze. Otel genelinde yer alan sanatçılar; Henri Vollet, Ennio Morlotti, Nicolas Tournier, Andy Warhol ve Victor Brauner gibi gelenekselden çağdaşa uzanıyor. Mimari olarak da tarih kokan bu mekanda, mermer bronz sütunlar ve büstler de en az sanat eserleri kadar etkileyici. Conrad Indianapolis’teki ‘Koleksiyon’ süitlerinden birini rezerve ederseniz dünyanın en iyi sanatçılarından bazılarıyla uyanacağınız kesin. Salvador Dali, Pablo Picasso, William John Kennedy ve Andy Warhol gibi sanatçılar, el yapımı parçalar, her biri farklı bir sanat türüne (çağdaş, sürrealizm, modernizm ve pop art) adanmış dört süitin duvarlarını süslüyor.
San Francisco’daki Hotel Des Arts’ın da her bir odası, gelişmekte olan yerel ve uluslararası sokak sanatçılarının benzersiz enstalasyonları ve sanat eserlerini içeriyor. Dünyaca ünlü Shepard Fairey bunlardan sadece biri. İnsanların sanatı modern bir galeride olduğu gibi deneyimleyebilecekleri bir ortam yaratıyor. Tabii Tim Gaskin’in Louis Vuitton logolarının Madonna ile odanın duvarlarını paylaştığı 404 için otelin en popüler odası diyebiliriz. Toronto’da 125 yıllık bir binada yer alan Gladstone Hotel, yerel Kanadalı sanatçılara 37 konuk odasını sanat eserine dönüştürme görevi verdi ve hiçbir odanın aynı kalmamasını sağlayarak konuklarına farklı bir tecrübe sunmak istedi. Özellikle gençlerin çok sevdiğini düşündüğüm bu otelde kalınmasa da Toronto’da okuyanlara görmelerini tavsiye ederim.
Las Vegas’taki 3005 odalı Cosmopolitan Oteli arazisinde sürekli güncellenen çağdaş sanat eserleri sergileyen ve kalmasanız da sadece sanat eserlerini görmek için gitmeniz gereken bir yer.
Gördüğünüz gibi son yıllarda sanata yönelen otel sayısında hem ülkemizde hem de dünyada ciddi bir artış yaşanıyor, daha sayamadığım o kadar çok sanat oteli var ki… Siz de sanat eserleriyle saatlerinizi geçirmek; örneğin Picasso ile uyanmak, Warhol eşliğinde kahvenizi yudumlamak için rotanızı bu sanatla iç içe geçmiş otellere çevirip ikonik eserlerle baş başa kalabilirsiniz.