İki yıllık pandemi arasından sonra Mardin Bienali tekrar başladı. Nazlı Keçili, ‘Çimenin Vaadi’ başlığıyla sanatseverlerle buluşan bienalin detaylarını yazdı.
Türkiye’de gerçekleştirilen sanat organizasyonları içinde çok özel bir yeri olan Mardin Bienali’nin 5. edisyonu geçtiğimiz hafta başladı. İstanbul dışında yapılacak bir bienal için seçilebilecek en doğru şehirlerden biri Mardin. Yüzyıllardır çok kültürlü bir toplumun eşsiz bir harmoni içinde yaşadığı şehir, bienal gibi farklı ülkelerin sanatçılarını bir araya toplayan bir sanat organizasyonu için adeta biçilmiş bir kaftan. Mardin Bienali 2010’dan bu yana organizasyonu üstlenen ekibin üstün çabalarıyla sürdürülmeye çalışılıyor.
Pandemi nedeniyle gerçekleşemeyen 5. edisyon bu yıl ‘Çimenin Vaadi’ başlığı ile nihayet izleyiciyle kavuştu. Mardin, turizm potansiyeli çok yüksek ve herkes tarafından yoğun şekilde talep gören bir şehir. Böylesine merak uyandıran bir coğrafyaya, bienal gibi bir sanat organizasyonu getirmek onu daha da çekici kılıyor. Halihazırda ekonomisi turizm gelirlerine odaklı bir şehir olan Mardin, bienal ile ziyaretçi akınına uğruyor. Sanat yoluyla gelen bu yoğun ilgi bölgenin her geçen gün gelişmesine yönelik atılımların da önünü açıyor. 5. Mardin Bienali’nin küratörü Adwait Singh çok genç ve iyi eğitimli, Yeni Delhili bağımsız bir küratör. Çimenin Vaadi ile küresel kapitalist politikalara karşı yeni bir yaklaşım öneriyor. Sistemin bu aşırı yüklenmiş hali dünyanın dört bir yanından insanları farklı farklı yönlerden etkiliyor. Herkesin ortak dertlerinden olan ayrımcılık, refahın dışına itilme gibi problemlere karşı birleşmeyi öneriyor. Bunun da armağan ekonomisi gibi dayanışmaya yönelik hamlelerle olabileceğini ön görüyor. Çimenin Vaadi; toprağın bize sunduğu eşsiz bereket sisteminin bu denli yüklenmesi ile yok olduğunu düşünüyorsak bireysellikten, bölgesellikten sıyrılarak, tasavvufi bir sevgi yoluyla birleşmemizi öneriyor. Bu mesajı da çimen gibi özgürce büyüyen, zor kontrol edilebilen fakat aynı zamanda insanları birleştirme gücü olan bir metafor üzerinden kuruyor. Sözün özü, 5. Mardin Bienali tüm insanlığı birleşmeye ve dayanışmaya davet ediyor.
Bienal kapsamında birçok farklı ülkeden sanatçının işlerini görmek mümkün. Farklı bakış açılarını tek seferde deneyimlemek için çok iyi bir fırsat sunuyor bizlere. Türkiye’den de önemli isimlerin eserleri sergileniyor.
Server Demirtaş’ın hareketli heykelleri sanat severlerin ilgisini her zaman üzerinde toplamayı başarmıştır. Mardin’de de ‘Çığlık 2’ isimli çok etkileyici bir heykeli sergileniyor. Fatoş İrven’in Türkiye’nin dört bir yanında cezaevlerinden topladığı kadın saç telleri ile oluşturduğu enstalasyon muazzam. Geçen yıl aramızdan ayrılan Selma Gürbüz’ün eserlerine yer verilmesiyle de çok özel bir sergileme alanı yaratılmış. Mardin’in büyülü sokaklarında gezerken elinde ‘Hasankeyf’e Hoşgeldiniz’ tabelası tutan birini görürseniz sakın şaşırmayın. Sanatçı Ateş Alpar ‘Yıkıntılara Bakmak’ isimli performansı ile Ilısu Barajı’nın sular altında bıraktığı Hasankeyf’i hatırlatmayı amaçlıyor. Bienal boyunca Mardin pek çok etkinliğe ve performansa ev sahipliği yapacak. Bu özel organizasyonu mutlaka deneyimlemenizi öneririm.