Sanat dolu sonbahar hızla devam ediyor. Akbank ana sponsorluğunda hayata geçen Contemporary İstanbul’un 16. Edisyonu da geçtiğimiz hafta gercekleşti. İstanbul’da 9500 m2 kapalı ve 10.000 m2 açık alanda, 47 galeri, 11 kurum, 436 sanatçı ve 1240 sanat eserine ev sahipliği yapan Contemporary Istanbul; bu edisyonunda koleksiyonerleri, uluslararası basını ve de sanat severleri yeni adresi Tersane İstanbul’da ağırlıyor. Büyük ilgi ile karşılanan fuarı 6 günde 40.480 kişi ziyare etti. İstanbul’un fethinin ardından Fatih Sultan Mehmet’in talimatıyla 1455’te kurulan Haliç Tersanesi, en uzun süre faaliyet gösteren tersanelerden biri oldu. Osmanlı döneminde “Tersane-i Amire” adıyla faaliyet gösteren tersane, zaman içinde bölünerek, Camialtı, Taşkızak ve Haliç tersaneleri adıyla devam eden tersane bugun mülkiyet hakkının IBB de oldugu ve Müze, sergi holü, sinema salonu, deneyap teknoloji atölyesi, dijital kütüphane, restoran ve kafeterya, deneyim merkezi, eğitim atölyesi, inovasyon merkezi ve otopark gibi alanların da olacağı Tersane İstanbul olarak faaliyetlerine Contemporary İstanbul 16. Edisyonu İle başladı.
Fuarda geçtiğimiz senelerdeki mekanından farklı olarak burada dış alanlarının da kullanılması ziyaretçilerin hem daha uzun süre vakit geçirmesi hem de CI tarafından projelendirilen ve katılımcı galerilerle birlikte oluşturulan The Yard açık hava heykel parkı yaratılmasını sağladı. Gerçekten de bu sene gerek eserler ve mekan açısından gerek kürasyon ve sosyal sorumluluk projeleri açısından yurtdışı fuarlarına rakip bir ortam yaşandı. Örneğin Contemporary Istanbul Vakfı tarafından projelendirilen ve Hepsiburada ile hayata geçirilen ve 14 kadın sanatçının eserlerinin yer aldığı sergide 6 eser sahiplerini buldu ve elde edilen gelir Tohum Otizm Vakfı’na bağışlandı. Usta heykeltraş İlhan Koman’ın eserlerinin yer aldığı, Tosyalı Holding’in katkılarıyla gerçekleştirilen “Yüz Yaşında bir Heykelci” sergisi de fuarda ilgi çeken diğer bir özel proje olarak hayata geçti ve heykel sanatının babası Koman’ın eserlerini tekrar görmek, inceleyebilmek sanatseverler açısından da çok keyifliydi. Anna Laudel, PG Art Gallery, x-ist, Bozlu Art Project ve diğer tüm galeriler birbirinden değerli sanatçılara ve eserlerini sanatseverlere sundu. Anna Laudel’de Fırat Neziroğlu’nun NFT çalışması, Server Demirtaş’ın Aşk adlı heykeli gerçekten de görülmeye değer çalışmalardı. Fotoğrafçı Sıtkı Kösemen’in 70’li yıllardan bu yana Bodrum fotoğraflarının sergilendiği Dönüşümler Sergisi ve bu kapsamda yapılan Emre Arolat söyleşisi çok değerliydi… Tabii 2 sene yoğun pandemi önlemleriyle yarı kapalı yaşayan İstanbulluların Tersane İstanbul’un o tarih kokan atmosferinden bir yandan cağdaş sanat eserleri bir yanda tarihi yarımada ve Haliç sularını görmek beni çok heyecanlandırdı. Gerçekten de dünyanın en güzel şehirlerinden birinde yaşadığımızı tekrar anladım. Fuar da beni keşke olmasaydı diyebileceğim tek şey 15 yas limitiydi ki sebebini pandemi şartları olduğunu biliyorum. Gönül isterdi ki ülkemizde covid virusu tamamen bitmiş olsun ve her yaştan çocuklarımızın da bu muhteşem atmosferi görebildiği tecrübe edildiği bahçesinde heykeller arasında koşturabildiği bir hafta sonu olsaydı. Bu arada tüm CI ekibinin de benimle aynı fikirde olduğunu biliyorum ve onları sıkı pandemı şartlarına rağmen harika bir organizasyona imza attıkları için tebrik etmek istiyorum.
Contemporary yoğunluğu henüz bitmişken şehirdeki genç sanatçılara alan açan bir diğer etkinlik Mamut Art Project 19 Ekim’de ziyarete açılıyor. Sanat etkinlikleri tüm hızıyla devam ederken Kalyon Kültür Avusturyalı LIA’nın Hayatı Kodlamak isimli sergisine ev sahipliği Meşher ise muhteşem bir kadın odaklı sergiye ev sahipliği yapıyor. Meşher’de Deniz Artun’un küratörlüğünde gerçekleşen sergi, yaklaşık 1850–1950 arasında Türkiye’de yaşamış ve yaratmış sanatçı kadınların eserlerinden bir seçkiye yer veriyor. Herbirini ziyaret etmeniz dileğiyle.