Sanatçı Ardan Özmenoğlu ile Marmaris’te yanan ormanlara ithafen ürettiği ve bu yıl Contemporary İstanbul’un en ses getiren işlerinden biri olan “Kaybolmuş Aşkların Ruhu” eserini konuştuk.
Röportaj: Gökçe Günaydın
Bu yıl Contemporary İstanbul’un en çok ses getiren işlerinden birine imza attınız. Eseri bize biraz anlatır mısınız?
‘The soul of the lost lovers’ yani ‘Kaybolmuş aşkların ruhu’ adlı eser Marmaris’te yanan ormanlarımızın adına ithaf edilmiş bir çalışma. Enstelasyon Marmaris’te yanan ormanlarımızdan getirilen Kızıl Çam ağacının yanmış simsiyah gövdesine iliştirilen pembe neonlar ve bu neon ışıklarla birlikte tomurcuklanmayı temsil ediyor. Yani yeniden doğuş veya tekrar hayat bulma fikriyle ortaya çıktı. Anka kuşu misali küllerinden yeniden doğan orman bu eserde yeniden doğuş veya yeniden canlanmayı temsil ediyor. İzleyici esere baktığında hissettiği duygu, televizyondan veya sosyal medyadan izlediği ama gerçekte görmediği yanmış bir ağacı birebir tecrübe ederek umut kavramıyla iliştirilen pembe neonların birleşimiyle baş başa kalıyor. Eserin adı, Yanan ormanların acıklı ve simsiyah görüntüsünün, kaybolmuş aşklar gibi yas tutan, bir zamanlar yemyeşilken sonrasında karalara bağlanmış ruhlara ve bu haline gönderme yapıyor.
Eserin yaratım ve üretim sürecini bize anlatır mısınız?
Proje bir ağacın yanmasına, dolayısıyla orman yangınlarının trajedisine dikkat çekmek ve ormanları korumak amacıyla yaptım. Eseri kurmamız 2 kişilik ekiple beraber 8 saatimizi aldı. Eserin üretim aşaması haftalar sürdü. Yanmış ağacın bulunması, ormandan getirilmesi tır, vinç nakliyesi, günlerce süren telefon trafiği ile halledebildim. İzleyicinin tecrübe ettiği ağaç gövdesi titizlikle seçilmiş ve hassasiyet ile taşınmıştır. Üzerine yerleştirilen özel renkli neon ışıklar organik formda elde üretilmiş olup, böylelikle, biri bir diğerine benzememekte ve her tomurcuğun tekliğine ve biricikliğine vurgu yapmaktadır.
Marmaris Belediyesi bu sürece nasıl dahil oldu?
Marmaris Belediyesi’ne projemi anlattım ve kendilerinden desteklerini istedim. Gerekli izinler alındıktan sonra proje hayata geçirilmeye başladı. Buradan Başkan Yardımcısı İhsan Öztürk’e ve bütün belediye çalışanlarına çok teşekkür ederim.
Eserle ilgili aldığınız geri dönüşler nasıl? Olumsuz bir tavırla karşılaştığınız oldu mu?
Olumsuz bir geri dönüş almadım. İnsanları eseri izlerken, esere dokunurken hatta o gövdeye yaklaşıp dakikalarca bakıp hatta oturup konuştuklarına şahit oldum. İzleyicilerin eserle ilişkisi, paylaşmak ve anlatmak istediğim duyguyla bütünleşti. Bu benim için çok mutluluk verici ve aynı zamanda bütün çekilen zahmeti ve emeği unutturan bir andı. Şu an eser, İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı’ndan sonra Galataport’ta izleyiciyle buluşuyor.
Son zamanlarda iklim ve çevre konusu tüm dünyayı ciddi anlamda etkilediği gibi sanatçıları da derinden etkiledi. Bu temayı devam ettirmeyi düşünüyor musunuz?
Doğa her zaman sanatçılar için ilham verici olmuştur. Ağaç hep üzerinde çalıştığım, düşündüğüm hatta en sevdiğim konudur. Ağaçların formları, renkleri, ölçekleri hayatımıza kattıkları ve bize hissettirdiklerini eserlerimde hep kullanıyorum.
İklim ve çevre konusu özellikle aktivistlerin sanat eserleri aracılığıyla protestolarını göstermesi ve dikkat çekmeye çalışması yüzünden bir sanatçı olarak bende ters bir etki yaptı. Yaşadığımız dünyanın sürekliliği için bana düşen görevlerimi yerine getiriyorum ama sanırım mikro ölçekli çabaların artık yetmediği bir zamanda yaşıyoruz.
Gelecek projelerinizden bahsedebilir misiniz?
3 Kasım’da New York’ta Fremin Galeri’de beşinci kişisel sergim açılıyor, onun heyecanını yaşıyorum. Basımı 2023 yılında gerçekleşecek, sadece heykel eserlerimin yer aldığı yeni bir sanatçı kitabının hazırlıkları içerisindeyim.