Başak Avcı ile sanatsal üretimi ve Artkolik’in ev sahipliği yaptığı, düşünce, form ve fiziksel tecrübe arasındaki bağlantıları açığa çıkaran “INFORMO” üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Biraz kendinizden bahseder misiniz? Resim yapmaya ne zaman başladınız?
İstanbul’da doğdum ve büyüdüm. Çocukluğumla ilgili en erken anılarımda çizimin önemli bir yeri vardır. Nedense boyayı tercih etmezdim, evde bulduğum tükenmez kalemlerle günlük gazetelerdeki fotoğraflar üzerine resimler çizerdim. Harfleri taklit ederdim. Bu benim için ilkokul çağı öncesi dönemde güne başladığım en heyecanlı ritüeldi. Ailem lisede sanat eğitimi almışlar ve belki tahmininizin aksine, Türkiye’de böyle bir algı olmaması sebebiyle profesyonel olarak sanat yapmam ailemin istediği bir şey değildi. Herhalde resim sanatına olan sevgim daha ağır bastı ve bu cesaretim veya seçimim; yalnız başıma pek çok deneyim kazanmamda, ve tabii hayatı anlamam ve anlamlandırmamda esaslı bir hediyedir diyebilirim. Bana kalırsa sanatla etkileşim içinde olmak, bir görme biçimini geliştirdiği gibi aslında hayatı okumadır. Sanıyorum hediyemin en değerli kazanımı annem ve babamı tanımak oldu; nasıl şekillendiklerini anladıkça hem onlara hem kendime olan farkındalığım arttı, ve tabii bana yaşamımı armağan ettikleri için müteşekkirim. Bu bir şekilde oluyor nedeni kendinde gizli, bence insanın köklerini hissedebilmesi çok güzel. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Resim anasanat dalında akademik eğitimimi aldım. Öğrenciliğim sürerken birkaç sanatçıyla beraber çalışmıştım. Asistanlık yapmamın ve beraberinde öğrencilik yıllarımdan itibaren desen dersleri vermemim sanatımın gelişiminde önemli bir yeri oldu.
Kimlerle beraber çalıştınız?
Bütün öğrenciler gibi okulumun sağladığı atölye ortamında çift anadal olarak eğitim aldım. Sırasıyla lisans, yüksek lisans ve doktora/sanatta yeterlik dereceleri beraberinde baskı sanatları, serigrafi, gravür, vitray gibi ek stüdyo çalışmaları yaparak uzmanlık kazandım. Her alanda olduğu gibi, ufkunuzu genişletmek sizin kişisel çabanızla mümkündür. Kavramsal Sanatla ilişki içinde bulunmam, ülkemizde ve dünyada eşzamanlı olarak Çağdaş Sanatın farklı disiplinleri birleştiren yeni açılımlarıyla tartışmalar yaratmaya başlaması; STT’nin (Sanat Tanımı Topluluğu) okumalar etkinliğine katılarak yeni araştırmalar yapmamı sağladı. Bir serginin gerçekleştirilme sürecinde, bir yaklaşımın somut bir çalışmaya nasıl dönüştürüldüğünü ve nihai yorumuna nasıl ulaştığını ressam Ömer Uluç ile serigrafi uygulamaları yaparak gözlemledim. Akademik alan dışında yaptığım çalışmalarda tarihsel ve geleneksel bağlamıyla resim sanatının plastik sorunlarını olduğu kadar, sanatın kült değerini ortadan kaldırıp sadece teşhir değeriyle gündeme gelmesi ve piyasa için üretilmesiyle sanatın yeni bir siyasal işlev kazanmasını yönetmen Ömer Uğur ile birlikte çalışırken gözlemledim.
Uzun yıllar ders vermeniz sanatınızı etkiliyor mu?
Bilgi sirküle olarak yeniden oluşuyor, doğrusu kendimi şanslı bulurum. Sağolsunlar öğrencilerime öğrettiğimden çok onlardan öğrendim. Tecrübelerimi paylaşarak yorum kazanması hissedip ilettiğim enerjinin gerçeklik bulmasını olanaklı kılıyor. Bir taraftan, beni öğrenmeye zorlayan hocalık becerisi, yaşadığımız dünyada sözlerin ve görüntülerin, hikâyelerin ve icraların bir şeyleri nasıl değiştirebileceğini anlamama yardımcı oluyor.
Artkolik’de sergilediğiniz çizimlerinizdeki tekniğiniz çok etkileyici, çizginiz çok akışkan ve aynı zamanda son derece kontrol edilmiş gibi görünüyor. Serginin başlığı olan Informo ve dizi olarak sergilediğiniz kağıt çalışmalarınızın süreci üzerine bize bilgi verebilir misiniz?
Nasıl ki, tarih öncesi çağlarda mağara resimlerindeki çizgiler insan yaşamının ve gelişiminin parçası olmuş, bu neticeye ben de katılıyorum çizim farklı bir dil gibi. Böyle bir akıcılığa sahip olmadan önce yıllarca yorulmadan çalıştım, bu yüzden bu çizgisel jestler bazı izleyicilere biraz soyut gelebilir. Bütün bir parçayı olabildiğince çabuk çalışıyorum, böylece düşünmeye pek zaman ayırmıyorum hatta çalışırken müziğin beni bu yönde etkilemesine izin veririm. Bu seride kendi içinde çerçevelenen sınırlarıyla ve öğelerin birbirine göre düzenlenmesi, çeşitli örneklerden -desenler, heykeller, fotoğraf, illüstrasyon, edebi veya sinematografik betimlemelerkaynaklardan yararlanmam, bir dışsal gerçeklik kurgusundan öte kendi zihnimde biçimlenen kişiselliği ve dönüşümler dizisi halindeki çeşitliliğiyle bir görme biçimi olarak önem kazanıyorlar. Geleneksel bir uygulama olan bir modele bakarak çalışmadım, aslında planladığım bir 3D animasyon filmi, bu çizimleri teknolojik olanaklarla birleştirip bir performans sahnesi yaratmak, çizgiyi gezdirerek bir hareketi, bir eylemi izleyici ile buluşturmak. Yaşam döngüsü ve zamanla oluşan değişim ve karşılamaları keşfetmekle ilgiliyim. Bu çalışmamda, bir kadın bedeni temsilini kendi yalın habitatında, koreografik bir eylem olarak değerlendirebileceğimiz bir görselleştirme öneriyorum. Aslında bu 3D filmin, insanların hareketliliğinin artması ve yeni iletişim teknolojilerinin ortaya çıkmasının sonuçlarını dikkate alan bir kurgusu olacak. Bu niyetimi düşünce, form ve fiziksel deneyimle bağlantıları açığa çıkaran Latince kelime anlamıyla Informo ile örtüşmesi nedeniyle tercih ettim. Sanatçılar artık yeni teknolojilerle daha fazla erişime sahip ve günümüz teknolojisi, 21. yüzyılın izleyicileri için değerleri dönüştürerek yeni fikirleri tanımlama olanağı sunuyor. Benim anladığım, yeni medya alanı yeni yöntem ve cihazlarıyla bir kolaj dili. Zaten kolaj sanatın her dalında güncel olan bir anlatım. Bugünün izleyicisi ile etkileşimde olmak istiyorum. Ben de sanatımı ve becerimi bu yeni alanda birleştirme yolları üzerine düşünmeye başladım. Arkasından figürler serisi ismini verdiğim bu kağıt eskizler ortaya çıkmış oldu.
En son hangi sergiyi izlediniz? Şu anda size ilham veren herhangi bir yazar, sanatçı veya müzisyen var mı?
En son izlediğim sergi İstanbul, Sabancı Müzesindeki Rus Avangardı sergisi. Performans sanatı ve tiyatral anlatımıyla çok ilgimi çekti hatta uzun zaman önce kütüphanemdeki okunacaklar kitaplarımdan birine başlamama sebep oldu. Bana ilham verip vermeyeceğinden emin değilim ama Konstantin S. Stanislavski’nin yazdığı ‘Bir Aktör Hazırlanıyor’ isimli kitabını okuyorum. Öğrenciliğimde NY’da izlediğim Eva Hesse’nin kolaj sergisinden etkilenmiştim, ardından Louise Bourgeois’nın yeri ayrıdır çünkü onların çalışmaları her defasında farklı bir açıdan derinleşmemi sağlıyor. Sanat tarihinden hemen aklıma gelenler: aslında bütün rönesans ustaları, Van Gogh, Monet, Pollock, Rothko, Munch, Edward Hopper, Eric Fischl, Peter Doig, David Salle, David Hockney’nin iyi bir izleyicisiyimdir. Birkaç yıl önce doktora çalışmam çerçevesinde keşfettiğim Paul Nash ve Hilma af Klint beni bayağı heyecanlandırmıştı. Bütün sanatçıları hayranlıkla araştırırım. En yalın haliyle, sanatçıların kendi gerçekliklerini bir form diline dönüştürmeleri ve böylece dünyayla iletişim kurmaları ilginç, özverili bir yolculuktur. Değişik dönemlerde ilgim doğrultusunda onlarla aramızda bir diyalog yaşarım ve bu beni besler. Bu sıralar diyaloğum 80 yaşında sanat yapmaya başlayan Emily Kame Kngwarreye ile hala sürüyor. Ek olarak, desen üzerine bir dizi makale ele aldığımdan, internette araştırmamı geliştirebilecek tanınan veya bilinmeyen pek çok desen uygulamalarına bakıyorum ve yorumluyorum. Gün içinde değişen durumlarda her türden müzik dinlerim. Son zamanlarda spor yaparken veya dans ederken elektronik/house müzik dinliyorum, Andhim enerjik, yaratıcı ve her zaman eğlenceli. Doğa seslerini severim, beni dinlendirir.
Şu anda stüdyonuzda meşgul olduğunuz çalışmalarınız hakkında biraz konuşabilir misiniz? Sizi meşgul eden bu dizinin nereden geldiği ile ilgili ve nereye doğru gittiği üzerine neler söylersiniz?
Gelecek sergim için üzerinde çalışmayı sürdürdüğüm bir grup resmim var. Aynı anda birçok parça üzerinde çalışıyorum, fantastik bir tavırla oluşturduğum resimlerim insan, doğa, yapı ve formla başlayarak ve sonra mekanla birleşerek tamamen soyut bir dile dönüşüyor. Bu mekan kural tanımayan hayalgücümün sınırlarının hem arkeolojik hem fütüristik olan beklenmedik bir değişim imgesini konu edeceğim bir yer olacak. Aslında yeni sergim ile izleyicilere varlığımızın özünü hatırlatacak evrendeki büyük değişimlere dair bir farkındalık oluşturmayı umuyorum.
Sanat kariyerinize yeni başladığınızda, birilerinin size vermesini istediğiniz herhangi bir tavsiye ne olurdu?
Öncelikli kaygınız, sevdiğiniz bir şey yaratmak olmalı. Kavrayış kadar sezgiler de etkili. Ve tabi, fırçalarınızı temizleyerek işe başlayın.