Beymen Art Room, resim, kolaj ve heykel olmak üzere üç farklı disiplinden 20 sanatçı ve 200’ü aşkın eserin yer aldığı kürasyonu ile yepyeni perspektiflere, değişime ve gelişime açık dinamik bir sanat platformu.
Röportaj: Derya Kutsal
En sevdiğiniz malzeme nedir? Hangi malzemeyle bütünleştiğinizi hissediyorsunuz?
En sevdiğim malzeme ‘toprak’. Fransızcada ‘terre’ deniliyor. Ben kullandığım malzemeye çamur yerine toprak demeyi tercih ediyorum. Bir yerde dil alışkanlığı. Öte yandan, toprak bir canlılığı da barındırıyor. Evet, bitkilere can veren bir toprak var. Bir de yine yaşayan, bizim can verdiğimiz, kil ‘toprak’ var.
İlham aldığınız kişiler var mı? Genç sanatçılara neler söylemek istersiniz?
Ustam Gerald Pott’dan çok ilham almıştım. Karşılaştığım en özgün insanlardan biridir. Beraber çalıştığımız çıraklığımın geçtiği atölye, oranın dokusu, havadaki tadı, nemı, ışığı hepsi bir bütün olarak beni kökler. Bana inanılmaz bir malzeme bilgisi vermesinin yanında, sezgilerimin de gelişimine çok faydası dokunmuştur. Onu çalışırken seyretmek hayatımındaki en özel anlardan biridir. Yılların birikimi ve deneyimi, işindeki spontanlığa engel olmadan, bir çömleği her defasında kendi özgünlüğü içinde yeniden yaratır.
Genç sanatçılara, düzenli olarak özdisiplinle üretmelerini öneririm. Çünkü işin sırrı çalışmakta. Ama bir yandan çalışırken bir yandan da yaptığımız işe mesafe almamız gerekiyor ki kendimizi özgür bırakacak mekanizmaları keşfedelim.
Beymen Art Room’da yer alan eserleriniz hakkında neler söylemek istersiniz?
Beymen ArtRoom’daki işlerimi kızım Roxane’a hamileyken ürettim. Heykelleri çömlekçi çarkında merkeze oturtuğum formlar içinde ikinci bir form daha çekerek, sonra da bunları bir araya içiçe geçirerek oluşturdum. İçsel bir yolculuğun dışavurumu oldular. Hepsinin içinde kendi dünyaları saklı.
O dönem biyoloji, hücreler ve alveollerle çok ilgiliydim. Hala da biyoloji ve botanik çok ilham aldığım alanlar. Birbirini tekrar eden, içiçe geçen kesişen hücreler Fluctuation’un ve diğer işlerim ardındaki hissiyat bunlar.