Röportaj: Derya Kutsal
Eğitim hayatınızı incelediğimizde öncelikle resim bölümünden mezun olduğunuzu daha sonra sinema üzerine yoğunlaştığını görüyoruz. Sanatınızda bu iki disiplini sentezliyor musunuz? Sizin için resim ve sinemanın ortak noktası nedir?
Üniversitede resim okurken video sanatına ilgi duymaya başladım ve yüksek lisansımı sinema üzerine yapmaya karar verdim. Resim ve sinemanın ortak noktası elbette ikisinin de birer görsel anlatım aracı olmaları. Sinemanın görece daha fazla sayıda izleyiciye ulaşabilme kapasitesi nedeniyle zaman zaman filmlerden aşina olduğumuz çeşitli görselleri ve anlatıları birer referans olarak kullanıyorum. Bunlar izleyiciyle aramda bir ortak zemin oluşturuyor. Bu sayede daha fazla hikaye anlatabiliyorum. Resim ise yepyeni bir gerçeklik yaratma olanağı sağlayan bir araç. Bu iki disiplin bazen buluşuyorlar, iç içe geçiyorlar, bazen de kendi yollarına gidiyorlar.
Eserlerinizde geçmişi hatırlatan imgelerin (gazete küpürleri, eski fotoğraflar gibi) yoğun olduğunu görüyoruz. Bu imgelerin kişisel hayatınızla bir bağlantısı var mı?
İmgelerin kendileri belki doğrudan hayatımla ilgili değiller ama bunların nasıl kullanıldıkları kişisel hayatımla ilgili olabilir çünkü bunlar, bir hikayenin peşinden giderken takip edilen birer ipucu gibiler. Size yolu gösteren ekmek kırıntıları gibi. Bu kırıntıları topluyorum, sonra izleyicinin bulması için yeniden yola seriyorum. Bu da bir diyalog oluşturuyor.
Sizi üretmeye iten motivasyonunuz nelerdir? Bir başlangıç noktası koysaydınız bu neresi olurdu?
Motivasyonum ana akımın dışında kalan anlatıları bulmak ve bunları insanlarla paylaşmak.
Beymen Art Room’da yer alan eserleriniz hakkında neler söylemek istersiniz?
Beymen Art Room’da yer alan işlerim bir sanatçı olarak ilgilendiğim, merak ettiğim, araştırdığım, izleyiciyle paylaşmak istediğim her şeyin bir arada görülebileceği bir seçki. Bu açıdan bir sergi gibi de düşünülebilir. Geçmiş, şimdi ve gelecek… Üç zaman bir arada ve bunu hem kendim hem de koleksiyoncular için değerli buluyorum