Malum ülkemizde tabuları yıkan, fikirlerini rahatlıkla dile getiren, cinselliği bilinçli bir şekilde konuşabileceğimiz insan sayısı bir elin beş parmağını bile geçemiyor. Başarılı televizyon programcısı Billur Kalkavan da bu sayılı isimlerden biri. Bizi ofisimizde ziyaret eden Kalkavan’la yüksek enerjisi ve samimiyetiyle imajını, LGBT fanlarını, sansürü, kurduğu internet kanalı Billur.tv’yi konuştuk.
Röportaj: Sebla TANIK / Fotoğraf: Ferhat KARALAR
Seks cinsellik gibi konularda neden ilk akla gelen isimlerden biri siz oluyorsunuz?
İşte benim istediğim de bu zaten Türkiye’de. Cinsel sağlık programları yapmaya başlarken günün birinde cinsellik, cinsel sağlık dendiğinde akla ilk gelen isim olmak istiyordum. Bu konuda öncü olmak istiyordum Türkiye’de. Aslında herkes çok konuşmak istiyor da cesaret edemiyor utancından veya baskılardan dolayı. Üstelik Türkiye’de, düzelmesi için en çok konuşulması gereken konu da maalesef cinsellik. Belki her şeyi düzeltmez ama çok şey düzelir. İnsanlar mutlu olunca hayata başka bakıyorlar; başka bakınca, başka şeyler yaratıyorlar. Kapalı kapılar ardında çok büyük mutsuzluklar olduğunu düşünüyordum. Yaptığım programlar vasıtasıyla duyduklarım da düşüncelerimi onayladı. Cinsellik bütün Dünya’da berbat, Türkiye’de daha da berbat! Kapalı kapılar ardında bir şeyler yaşanan ülkelere kıyasla Türkiye çok daha kötü durumda. Onlar en azından bütün enerjilerini oraya naklediyorlar. Ancak biz dışarıdan çok matahmış gibi gözüküp evlerin içinde berbat durumdayız.
Peki bu imajın sizi zor durumda bıraktığı olmuyor mu?
Hem cinselliği Türkiye’de özgürce konuşan ender kadınlardan birisiniz hem de güzel bir kadınsınız… Ben hiç tacize uğramadım. Sesimin kalınlığından dolayı da olabilir. Karakterimin sağlamlığından, soyadımın kuvvetinden de olabilir… Yemiyor bence (Gülüyor). Hiç kimse taciz etmiyor beni. Bak cep telefonu numaramı hiç değiştirmedim. Bir kişi bile arayıp rahatsız etmedi. Bence tacize açık olmak seninle ilgili. Abuk subuk din adamlarının kadınlara pislik atması gibi algılanmasın bu sözlerim. Ama ben tavırla ilgili olduğunu düşünüyorum. Benim sert bir tavrım var. Bu karşı tarafı korkutuyor. Belki terslenirim diye, belki başka bir sebepten… Ne şekilde korkuyorsa korkuyor ama iyi de oluyor. Korksun!
Bir röportajınızda “Bu ülke için ne yapabilirim; neyi nasıl düzeltebilirim?”
diye düşündüğünüzü söylemiştiniz. Bu düşünceyi bugün nereye taşıdınız? Bana insanlar çocukluğumdan beri hep “Sen bu ülkeye fazlasın. Senin kesinlikle yabancı biriyle birlikte olman gerek.” gibi diyordu. En kızdığım iki laftır bunlar. Bir sürü arkadaşım var. Hepsinin ilk işi buradan kaçmak. Nereye gidiyorsun ya? Çok mu kolay? Başka bir ülkeye kaçıp oranın yerlisi gibi yaşamak ya da kabul edilmek çok mu kolay? Ben Türkiye’de doğdum. Bırakıp gitmek için bir sebebim yok. Neden başka bir ülkede ikinci sınıf vatandaş olayım? Neden yabancı bir erkekle birlikte olayım? Onların hiç mi abuk subuklukları yok? Kendi lisanını konuşabileceğin, kendi anlayış düzeyinde anlaşabileceğin biriyle olmak varken… Benim ben olmama izin verecek, eğitimli, kültürlü, çok iyi bir anne-baba tarafından yetiştirildim. Burada doğup büyüdüysen demek ki bu ülkede yapılacaklar var. Onlara hizmet etmek için Allah bana bütün imtiyazları sağlamış. Bunları kullanıp ülkeme yararlı olmak istiyorum. Yaptığım programlara bak… Hep bir şeye yararlı olmak, bilgi vermek, haber vermek amacındayım. Magazin yaptığım zamanlarda bile temizdim. Kimseyi eleştirmeden, röportajlarla beslenen şık magazin yapıyorduk. Kral TV’deki programım bile bir mantalite, bir hayat görüşü aşılıyordu insanlara. Geçen sene çalışmadığım bir dönemde Buğra dedi ki: “Gel seninle birlikte bir internet televizyonu kuralım. Yararlanabilecekleri temiz bilgiler verelim insanımıza”. Kapanan HTV’de yaptığım bir cinsel sağlık programı vardı. Kanalın sahibi Nuri Çolakoğlu’ndan programlarımın kayıtlarını istedim; seve seve verdi. Onlarla başladık yayına. “Billur.TV” böyle doğdu işte. Sonrasında ‘Buna spor, hukuk, ilişkiler, güzellik, astroloji ekleyelim.’ dedik. Şimdi de anne-çocuk eklemek istiyoruz. Burada kirletilmemiş, taraf tutmayan, net bilgilerle yararlı olmaya çalışıyoruz ülkemize. Hiç sapıttırmadan, abuk subuk şeyler koymadan tertemiz bilgi ile kanalı yürütmek ve büyütmek istiyoruz. Bir de dizi planımız var. Buğra yazıyor…
Peki ne sansürlenir Billur.TV’de?
Cinsel sağlık dendiği zaman ilk sansürlenecek şey o gibi gelir ancak hayır. Billur.TV’de hiçbir şey sansürlenmez. Çünkü: Biz küfür etmiyoruz, sigara içmiyoruz. Cinsel sağlık dedin mi konuklarımız profesörler, psikiyatrlar, psikoterapistler, kişisel gelişimciler. Zaten toplumda kabul görmüş bir sürü insan. Ben baktığımda gerçekten sansürlenecek hiçbir şey göremiyorum.
Sizin müthiş bir LGBT fan kitleniz var. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Doğru! Ben de onları seviyorum. Bunun her cinse yakın, unisex bir insan olmamla ve kimseyi yargılamamamla ilgili olduğunu düşünüyorum. Dünya’nın bu bireylere gereksinim duyduğu inancındayım. Eşcinsellik bir tercih değil; var oluş biçimi. Bu var oluş biçimine sahip tüm tanıdıklarım, straightlere oranla daha renkli ve daha yaratıcı insanlar. Bir çoğumuzun da içten içe onlara bayıldığını düşünüyorum. Sadece ben bu düşüncemi her zaman açıkça belli ettiğim, sevdiğim, yargılamadığım için beni sevdiklerini düşünüyorum. Bir de dediğim gibi yarı erkek yarı kadın bir tipim. Ondan da seviyor olabilirler. Bak şimdi Madonna, Lady Gaga, Ajda Pekkan, Hande Yener gibi gay idollerine… Benimle benzer kadın tipleri. Bir cinse çok kaymayan, aşırı feminen ya da aşırı maço olmayan kadınlarız…
Sizce ülkemizdeki en büyük cinsel problem nedir?
Cinselliği konuşamamak. Sorunların çoğu ondan çıkıyor zaten. Adam konuşamıyor; doktoruna anlatamıyor; doktora anlatsa doktor cevap verirken rahat olamıyor. Okullara cinsellik dersi koydular. Öğretmenler utanmaktan hiçbir şey anlatamadı öğrencilere. Herkesin aklı iki bacak arasında. Cinsellik, iki bacak arasında olan bir şey değil. Beyinde olan bir şey. Ama tabi bir şeyi kafaya çıkardığın zaman çok daha büyük zorlanmalara girersin. Çok düşünmen, kendini eleştirmen gerekir; yüzleşmen gerekir. Bu da kolay gelmiyor insanlara. Bu yüzden bacak arasından o ahlaklı bu ahlaksız diye karar veriyorlar. Cinsel sağlık, bacak arasından beyne çıkmadığı sürece her türlü cinsel aktivitemiz, cinselliğimiz sağlıksız olacaktır.
Peki şu Google’da en çok aradığımız kelimenin “porno” olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sen neyi yasaklarsan ona karşı ilgiyi arttırıyorsun diye düşünüyorum. Şimdi mesela eski zamanları düşünsene. Tutti Furutti’yi, Yasemin Evcim’le Gece Jimnastiği’ni… O zamanlar bu kadar sapığımız yoktu. Neyi kime yasaklıyorsun? 13 yaşında nefsi yeni uyanan bir erkek çocuk muhakkak ki porno seyretmek isteyecek ve masturbasyon yapacak. Bunu engellemenin hiçbir yolu yok. Seks yokmuş gibi yapıyoruz. Yasaklar yalnızca merak uyandırıyor.
Toplum olarak seksi, aşktan uzakta tutan bir ahlak anlayışımız var. Şahsen ben ikisini ayrı düşünemem…
“Aşksız seks olur ama sekssiz aşk olmaz.” derler. Aşık olmadan birileri ile yatıp kalkabilirsin. Hatta, hayatın boyunca aşık olmadan güzel bir seks hayatı yaşayabilirsin. Ama aşık olduğun kişi ile seks yapmazsan bence o gerçek bir aşk olmaz. Onun için de, “dokunmamalı aşklara” diyenlerden değilim açıkçası. Dokunduktan sonra, beraber olduktan sonra “Aşık oldum mu, olmadım mı?” demek lazım…