bang.Prix 2020 Jüri üyelerinden Christina J. Chua ile Singapur ve Güneydoğu Asya’daki sanat çevresi ve gelecek projeleri üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Röportaj: Begüm Boztaş
Bize kendinizden ve sanat hikayenizin nasıl başladığından bahsedebilir misiniz?
Sanat kariyerime, sergi incelemeleri yazıp müze kataloglarına ve sanatçı kitaplarına katkıda bulunarak başladım. Sonra ticari sanat dünyasına geçtim ve Asya’daki en iyi galerilerden biri için sergiler düzenleyip bölgedeki sanat fuarlarını dolaşmaya başladım. Prestijli satışlara verdiğim uzun aradan sonra kariyerimi gözden geçirdim ve becerilerimi yeni çıkan sanatçılara yönelterek geliştirmek istediğimi fark ettim. Bu yüzden bu alanda oldukça başarılı olan Singapurlu bir galeri ekibinde bir yıl boyunca görev aldım. O yılın sonunda, deneysel sanat çalışmaları için kendi platformumu oluşturmaya artık hazır hissediyordum.
Singapur ve Güneydoğu Asya’daki sanat çevresi içinde so-far fikri nasıl ortaya çıktı?
Orada ilgimi en çok çeken şey, sanatçıların yeni teknolojileri kendilerinin araştırmasıydı. Onlarla fikirleri hakkında detaylı bir şekilde konuştukça gördüm ki; hepsi, teknologlar, malzemeyle çalışan mühendisler, kodlayıcılar ve uygulayıcılarla tanışmak istiyorlar. Bunun temel sebebi de sanatsal uygulamalarını daha da ileriye götürebilmek ve diğer türlü doğrudan ulaşamayacakları yeni perspektifleri öğrenmek. So-far’ın temel disiplinlerarası diyalogları, bu sanatçıların ihtiyaçlarını dinleyerek ortaya çıktı ve so-far bu konuşmaların gerçekleştiği bir platform haline geldi.
Singapur’da sergi ve forumlar için ArtScience Müzesi olsa da medya sanat çalışmaları, teknolojik deneyler veya disiplinler arası diyaloglar için kullanılan özel bir yayın yoktu. so-far hem buradaki hem de Güneydoğu Asya’daki bu boşluğu doldurmayı umuyor.
Teknolojinin hızına yetişemediğimiz bu teknolojik çağda, sanat kendine tüm sosyal ve sosyolojik alanlarda bir yer edinmeyi başarıyor. Bu bağlamda, dijital sanatın geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben, AR, VR, Deep Dream vb. teknolojilerin önde olduğu ve sanatçıların daha sonra mevcut araçlara uyum sağladığı bu “dijital sanat” ile pek ilgilenmiyorum. Çünkü sonuçları çarpıcı olsa da, bu yöntemler daha ziyade görsel eğlenceye yöneliktir. Sanatçıların bu teknolojilere eleştirel bir bakış açısı ile bakmaları ve bunların toplumu nasıl daha iyi ya da daha kötüye evirdiğini tahmin eden projeler geliştirmeleri çok daha ilginçtir. Bu da, teknolojik çağda sanat için muhtemelen en üretken ve en etkileyici alandır. Bu tür uygulamaların etrafındaki söylemler bir noktada teknoloji üreticileriyle birleştiğinde, bu kişilerin tecrübelerinin tasarım düşüncesine ve tasarım felsefelerine sızacağına inanıyorum. Bu düşünce ve felsefeler Silikon Vadisi’nde baskın olan varsayımları, önyargıları ve dogmaları yıkacaklar.
Bize Bang.Prix jürisinin bir parçası olarak deneyiminizden bahseder misiniz?
Bang.Prix uluslararası bir izleyici kitlesi ve katılımına ulaşmak amacıyla kuruldu. Zamanımı dünyanın dört bir yanındaki sanatçılardan gelen önerileri okuyarak geçirmek ve onların sanat ve teknolojiye bakış açılarını görmek harikaydı. Aynı zamanda seçim sürecinde görüşlerimi dile getirebildiğim bir jüriye dahil olmaktan çok memnun kaldım. Bang.Prix gibi girişimler yoluyla sanat-teknoloji dünyasında daha çok küresel çeşitlilik gerçekleşmesini dört gözle bekliyorum.
Bize gelecek projelerinizle ilgili ipucu verebilir misiniz? Projelerinizi Türkiye’ye genişletmeyi ya da burada yeni projeler yapmayı düşünür müsünüz?
Bir sonra ki büyük projem 5 aylık bir kripto yayını olacak. Bu yayınımda kripto alanının liberter kültürü olan “aşırı erk” algısını yıkmak için çeşitli tekno-feminist sesler sunacağım. Beklemede kalın. Bunun dışında, Türkiye’deki projelerde çalışmaya kesinlikle açığım. Orada yaşayan bir küratör-işbirlikçim var ve konuda birkaç fikri var…