Didem Yağcı, sanatsal yeteneğini, bilim ve mühendislik eğitimiyle birleştiriyor. İş yaşamında kazandığı tecrübe ve vizyonunu sanat alanında farklı teknikler; malzeme, renk, doku ve tasarımı bir araya getiriyor. Didem Yağcı’yı daha yakından tanımak için bir röportaj gerçekleştirdik.
Röportaj: Derya Kutsal
Sizi yakından tanımak isteriz? Sanata olan merakınız ne zaman başladı?
Öncelikle ailemin oldukça sanatla iç içe bir aile olduğunu söylemeliyim. Annem Vakko’ nun ilk desen yarışmasını kazananlardan, kuzenlerimin çoğu güzel sanatlar mezunu ve babamın da kendi eskizleri ve resim çalışmaları mevcuttu. Sanat konusunda yeteneğimin olduğu ortaokul lise- yıllarında ortaya çıktı. Okullararası ve dergilerin açmış olduğu resim yarışmalarında derecelerim oluyordu. Sonrasında üniversite için eş zamanlı olarak kazandığım Güzel Sanatlar Fakültesine Resim Bölümü’ne devam etmek yerine Boğaziçi Üniversitesi’ nde Kimya Bölüm’ünde bilim okumayıtercih ettim. Bunun nedeni o zamanki şartlarda kariyer ve başarı odaklı olmam ve Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birinden mezun olmanın; kişinin ilerleyen yolculuğunda basamakları daha kolay çıkılmasına yardım edeceğine olan inancımdı. Nitekim orada edindiğim özgüven, vizyon ve analitik bakış açısı bana, sonradan deneyimlediğim iş tecrübeleri ile birleşerek sanat kariyerim de dahil olmak üzere inanılmaz katkısı olmuştur.
Eğitimizden ve kendinizden bahseder misiniz?
Bahsetmiş olduğum gibi eğitimimin ilk yıllarında sanat yerine Boğaziçi Üniversitesi’ nde bilim okumayı tercih ettim. Mezun olduktan sonra her Boğaziçi’ li gibi adı bilinen kurumlarda çalıştığım,yaptığım işlerde yükselerek ilerlediğim ve önemli projelere imza attığım bir kurumsal hayat tecrübesinden sonra bir gün farkettim ki varoluşsal olarak olmak istediğim yer ile olduğum yerin birbirini tutmuyordu. Bu yerin her ne kadar kariyerimde çok başarılı olsam da beni ve ruhumu realitede beslemediğini farkettim. Hemen istifamı vererek yetenek sınavlarına girdim ve Avrupa Birliği Bursu ile Londra’ ya LCF de sanat ve tasarım okumaya davet edildim. Bu eğitim sırasında okulun dekanı, çizimlerimi neden tuvale aktarmadığımı sorunca, varoluşsal yaratım yolu kendiliğinden açılmış oldu benim için. Londra’ da Frieze Art Fair ile eş zamanlı olarak, Regent’ s Park Metro İstasyonu’ nda bir Eskizimi outdoor da kullandılar. Bunu farkeden Londradaki galeriler benimle çalışmak istedi ve birkaç sergi gerçekleştirdik. Türkiye’ye geldiğimde ise buradaki küratör ve galerilerin ilgisini çekti eserlerim ve ilk kez 2014 senesinde Contemporary Istanbul da sergilenmeye başladı.
Sizi üretmeye iten etkenler neler?
Hem birey hem de sanatçı olarak varoluşumuzu çok sorgulayan biriyim. Bu yaşamda deneyimlediğimiz tekamül yolunda varlığımızın evrensel gerçekliğine eserlerimle vurgu yapmaya çalışıyorum. Herkesin içinde bulunduğu ilahi bir sistem olduğuna ve hayatımızdaki yaşanan tecrübelerin bizi bir yerden bir yere taşıyan, geliştiren basamaklar olduğuna ve bu deneyimin de bir döngü halinde ilerlediği düşüncesiyle katmanlı heykeller üretiyorum. Çünkü inanıyorum ki hepimiz için bakış açılarımızı değiştirdiğimizde yeni bir davranış şekli ortaya çıkıyor ve bu yeni farkındalık seviyesi bizi hayat yolculuğumuzda bir üst aşamaya taşıyor. Böylelikle de aynı olay ve kişileri deneyimlememiz sonlanıyor. Eserlerimde gördüğünüz üst üste gelen ve kendini tekrar eden, kıvrılıp kesişen katmanlar bu döngüye atıfta bulunuyor.
İlham aldığınız kişiler var mı ? Sanat üretiminize ne gibi katkıları oldu ?
Vasarely’ nin zamansız illüzyonu ve Frank Stella’ nın çağın ilerisindeki form ötesi çalıştığı heykelsi tabloları çağdaş sanatın duayenlerinden beğendiğim yaklaşımlar. Ne mutlu bana ki Frank Stella ile yanyana Boston Massachusetts’ de çağdaş sanat müze koleksiyonunda eserim sergiye dahil edildi ve kendisi ile yan yana sergileneceğiz.
Bir eserinizi üretmeniz ne kadar sürüyor ? Çalışma sürecinizden bahseder misiniz ?
Benim eserlerim katmanlı ve tek tek katlarca boyanan ve üst üste yapıştırılan işler olduğu için oldukça uzun bir üretim süreçleri var. Önce eseri elle çiziyorum, sonra bilgisayarda katmanlıyorum. Sonra katmanlar tek tek kesilip bana geliyor. (Eskiden hepsini kendi atölyemde elle kesip yapmaya çalışırdım; buradaki süreci hızlandırmak adına vazgeçtim). Özellikle yurtdışında etkili galeri sergileri ve fuarlar olduğu için birkaç işin üretimini eş zamanlı olarak götürüyorum.
Her eserin ham hali katmanları ile önümde duruyor, ben onları o anki gelen hisse göre atölyemde çeviriyorum. Birbiriyle öpüşen veya ayrılan katmanlar, o anki halet-i ruhiyem ile çıkıyor. Eserlerde ya tek tek katmanları boyayarak üst üste yapıştırıyorum ya da hepsinin yapıştırması bittikten sonra da pistole ile degrade renk çalışması yaparak en son halini veriyorum. Bu süreç bir eser için 2 ayı askın bir süreyi buluyor.
Şu an hazırlandığınız bir sergi var mı ? Gelecekteki üretimleriniz için ipucu verir misiniz ?
Şu an yeni yıla kadar olan takvimimde;ilk olarak Eylül ayındaki Contemporary Istanbul 2023 fuarı var. Bu yılki fuar için, kalp açıklığı ve insanın içine yönelmesiyle esas dünyayı keşfedeceğinin altını çizen ilk defa orada görünecek çok özel eserler üretiyorum. Sonrasında Kasım ayında New York’ ta bir karma sergiye davet edildim, onun akabinde de Aralık ayında Art Basel zamanında Art Miami ve Context fuarlarında eserlerimle yer alacağım. Bu ara da sevgili Derya Yücel’ in kürasyonunu yaptığı ve önsözünü yazdığı bir sanatçı kitabım çıkacak, lansmanını atölyemde özel bir davetle gerçekleştireceğiz.