Joana Kohen uzun süredir tarzıyla, tavrıyla ve işleriyle dikkatimizi çeken genç bir sanatçı. Antwerp Kraliyet Sanat Akademis’nde güncel sanat eğitimi aldı. İstanbul’a dönüşünün ardından, 2012’de bir sanatçı insiyatifi olan Un-Known’u kurdu, halen küratörlüğünü yapmaya da devam ediyor. İki kişisel sergisinin yanında, birçok karma sergi ve fuara katılan Kohen, 3. kişisel sergisinin hazırlıklarını yapmakta…
Röpörtaj: Aslı ÇİĞDEM / Fotoğrflar: Ferhat KARALAR
Öncelikle seni biraz tanıyabilir miyiz? Neler yaptın, neler yapıyorsun?
Güzel sanatlar lisesinin ardından Antwerp Kraliyet Akademisi’nde güncel sanat eğitimi aldım. Ardından bir süre Londra ve Antwerp arasında gezindikten sonra İstanbul’a döndüm. Ülkemizde yeni baş kaldırmış güncel sanatın tohumlarından biri olmak istemeye niyetliydim sanırım. 🙂 Beş senedir İstanbul’da yaşıyorum. 2012 yılında Un-Known adında bir sanat inisiyatifini kurdum. O zamandan beri hem kendi atölyemde hem de Un-known üzerine projeler üretiyorum. Un-Known bu esnada bir sürü fuarlara davet ediliyor; projelerde yer veriliyor ve yeni sanatçılarla çalışma imkanı tanıyor. Ben de an itibariyle Un-known’dan bağımsız olarak üçüncü sergimi hazırlıyor ve önümüzdeki Contemporary Art İstanbul fuarına hazırlanıyorum.
Seni Unknown’u kurmaya yönelten neydi?
Benim hissettiklerimi hisseden kişilerle bağlantıya geçmek; bir fikir alışverişi platformu oluşturmak; yeni şeyler öğrenmek. Birinin biz olmasına hasret olan kişilerin toplanacağı bir alan yaratmak, egemen sanat piyasası ile gelişmekte olan yeni sanatçılar (non-established, emerging) arasındaki köprüye yumuşak bir geçiş sağlamaktı diyebilirim.
Eski sitende bir motton vardı: ‘I make noise not art.’ Ne demek istedin?
Bu benim 2009-2012 yılları arasında kullandığım bir cümleydi. Sessizliği bozan ve köklerini yeni salan güncel bir kolektif düşüncenin sesi olduğunu düşündüğüm bir mottoydu. Sadece benimle alakalı değil; Dünya’nın gidişatına refere eden bir cümle olduğunu düşünüyorum. Websitemi yeniledikten sonra yeniden aynı cümleyi barındırma gereği duymadım. Tercihen yeterince yere ulaştı bence anlatılmak istenilen.
‘Üretken yeni neslin başarılı temsilcisi’ sıfatına layık görülmek yaşamında sorumluluk hissi yaratıyor mu?
Teşekkürler ancak ben daha henüz hiç kayda değer bir şey ürettiğime inanmıorum. Tercihen sonuna kadar da bunu hissetmek isterim. Takdir için de yeniden teşekkürler…
‘İşimin teması muhtemelen saldırgan, düzen karşıtı, şok edici ve isyancı. Yeni çağın gerçek yüzü.’ demişsin. Tabu niteliğindeki temalara bolca yer vererek Türkiye’nin bir adım daha modernleşmesinde katkın olduğunu düşünüyor musun?
Ben %1 ile %5’lik bir kitleye hitap ediyorum Türkiye’de. Aydın olan ve aydınlarla güvenli bir hayat yaşayan kitle… Sanatım Türkiye’yi kapsamıyor maalesef. Günün birinde bir sanatçının %15-25‘lik bir kitleye sahip olması bile hala tüm ülkeyi kapsamaz. Ama genç nesilde ve genç sanat piyasasında bunun nasıl yapılabileceğini göstermişsem ne mutlu bana!
Eserlerinde cesurca yer vermiş olduğun cinsel ögelere sergini ziyaret edenlerden ne yönde tepkiler geldi?
En modern ve açık görüşlü insanlardan bile beklediğim tepkiyi alamadığımı söyleyebilirim. İşimin önünde, arkasını dönüp görmemiş gibi konu değiştiren, sanatla ilgilenip de gördüğü şeyden utanan veya cümle içinde ne olduğunu kurmayı reddeden arkadaşlarım vs. ama önemli değil. Radikal bulunuyorsa bir gereksinimi vardır. Ben zanaatkar, ressam veya sempatik bir sanat üreticisi olduğumu düşünmüyorum. Bence sanat, günün sonunda izleyiciye tutulan gizli bir silahtır.
‘Güncel Sanat’ üzerine çalışan biri olarak tartışmalar hakkında sen ne düşünüyorsun?
Zorunda kalınan kapitalist ve kolektif düşüncenin hapishanesi, bakkal müzesi olduğunu düşünüyorum. Kendi işimi, bulunduğum durumu da aynı yönden eleştiriyorum. Yapabileceğim bir şey yok. Dönemin hızı ve samimiyeti bu yöndeyse bunu yaşamaya mahkumum.
Eserlerini oluştururken kan,polyester, kumaş, iplik gibi materyallerden yararlanıyorsun. Bu seçimi yaparken özellikle dikkat ettiğin unsurlar nelerdir?
Malzeme tanımı ve kullanımı çocukluğumdan beri benim için çok önemli bir husus oldu. Olabildiğince daha fazla malzemeye uzanmaya ve laboratuvar evresinden geçirmeye, kendimi geliştirmeye yönelik uğraşlarda bulunuyorum. Çoğu zaman çocukluğumdan itibaren beni enterese etmiş malzemelerle haşır neşir olmaya çalışıyorum.
Ülkemizdeki baskılar yüzünden gerçekleştiremediğin hedeflerin var mı?
Her şeyin bir zamanı olduğuna inanmak istiyorum. Şu an istediklerimi yapamadığım için ülkedeki baskıyı ve sanat piyasasını eleştirmek doğru olmaz.
Yaşarken yoğun bir şekilde sansüre maruz kalıyoruz. Senin de hayatında otosansür uyguladığın anlar var mı yoksa bu durumdan besleniyor musun?
Kreatif anlamda üretken olan her birey yasaklardan özellikle etkilenir bence. Ve elbet herkesin otosansürü kendi etik, çevresel ve kültürel yaşam kurallarına ve öğretilerine göre şekillenir. Yasakları ve sansürü izlemek beni etkiliyor ayrıca. Bu durum beni kışkırtıyor, yaptığım işe entegrasyonumu daha aktif hale getiriyor.
Hazırlık sürecinde olduğun yeni kişisel sergisinden biraz bahseder misin?
Sergi üç bölümden oluşuyor. Aslında bugüne kadar sunmadığım bir arşivi ve performans projesini ortaya koymayı planlıyorum. 5-6 aydır yoğun olarak araştırmalar yapıp alt metin yazıyorum. Bu sürecin sonlarına geldim ve bir kaç haftadır da denemeleri aktşf hale getirip, üçüncü boyuta taşımaya başladım. Aksilik çıkmazsa bir video enstalasyonu, bir resim enstalasyonu, ve üç bölümden oluşan, her birinin birbiriyle bağlantısı olduğu performans işleri koymayı düşünüyorum. Şu ana kadar yaratmış olduğum otobiyografik kimlliğin asıl temellerini oluşturacak ve bir sonraki sanatçının kişisel diline uzana köprü oluşturabilecek bir temel yaratmayı hedefliyorum. Özellikle bir deadlinekoymadım. Olabildiğince rahat bir zaman aralığında, detayları olabildiğince inceleyerek yapmaya çalıştığım bu sergide yeni bir galeri ile çalışıyor olacağım. Ama bunu şimdilik açıklamamam daha doğru olur. Biraz sessizlik de iyi geliyorbu işin dinamiğine