Japon mimar ve profesör Kengo Kuma, Camper’la Camper Together projesi için bir araya geldi. Mimarlığını üstlendiği yapılarda genel olarak bambu, cam, çelik ve ahşabı tercih eden Kuma ile röportaj yapmam için teklif geldiğinde oldukça heyecanlandım. Tokyo Olimpiyat Stadyumu’nun da mimarı olan Kengo Kuma’nın çalışmalarına hayran olmamak elde değil. Artkolik okurları için gerçekleştirdiğimiz röportajla, onu daha yakından tanımaya ne dersiniz?
Röportaj: Sebla TANIK
Türkiye’deki okurlarımız için bize kendinizden bahseder misiniz?
Şu an 2019 yılında Türk şehri Eskişehir’de açılacak olan Odunpazarı Modern Sanat Müzesi’ni tasarlamak için çalışıyorum. Türkiye’ye yakın olan biri olarak bu ülkeye birkaç kez seyahat ettim. Türkiye ve Japonya birbirleriyle yakın ilişkilere sahip olduklarından, her iki ülkenin de bu dostane ilişkileri koruyacağını umuyorum.
Tasarım felsefeniz neye dayanıyor?
Tasarımımın kaynağı mekanın gücüdür. Mimariyi tasarlarken, her zaman zengin kültürden ve mekanın doğal kaynaklarından ilham alırım. Mekanın gücünü, tasarladığım binanın cazibesine dönüştürmeyi amaçlıyorum.
BIG ve 3xN de dahil olmak üzere birçok ödül kazandınız. Waterfront için yaptığınız projenin hangi yönleriyle jüri nezdinde öne çıktığını düşünüyorsunuz?
Diğer spor merkezlerinden farklı olarak önerimiz, Waterfront Kültür Merkezi’ni suyun ruhsal olarak kullanıldığı ve insanların kendilerini daha iyi hissettiği bir yer olarak tasarlamaktır.
Camper ile bir proje gerçekleştirdiniz. “Camper Together”…
Mayorka adasında bir fabrikayı ve bir Camper araştırma merkezini ziyaret ettiğimde, felsefelerinden ve özgür bir tasarım atmosferinden çok cesaret aldım.
Camper’ın Barcelona Paseo de Gracia mağazası için kullandığınız malzemelerle iki kültür arasında nasıl bir bağ kurdunuz?
Sokak kültürünün Camper’in tasarımının özü olduğuna inandığım için, Barselona’daki ilk mağazasını, Asakusa Kültür Turist Bilgilendirme Merkezi tasarımımız gibi, sokağın canlı kültürünü iç mekana sokarak yeniden tasarladım.
Çağdaş sanat çevresinde mimarların rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mimarlar, sokak kültürünün yalnızca mimari tasarımına odaklanmak yerine, mimari tasarım yoluyla yeniden yapılandırmayı amaçlamalıdır.
Dünya çapında yürüttüğünüz projelerle birlikte Tokyo ve Paris ofisleriniz de genişliyor mu?
Tokyo, Paris ve Çin’deki ofislerimiz genişleme isteğimizden değil, dünyanın dört bir yanındaki ülkelerden bir çok proje teklifi aldığından dolayı genişliyor. Ofislerimizin bu kadar büyük olmasını istemiyorum, ancak her projeye yeterince konsantre olabilmek için onları uygun bir boyutta tutmayı amaçlıyoruz.
Türkiye’ye birkaç kez ziyarete gelmiş bir mimar olarak, bizim mimarimizi inceleme fırsatınız olmuştur sanırım?
Doğu ve Batı’yı birbirine bağlayan bir düğüm olan Türkiye, mimarlık kültüründe de kendine özgü bir geleneğe sahiptir. Ayasofya’yı dünyadaki en önemli mimarilerden biri olarak düşünüyorum.