Karikatürist ve animasyon yapımcısı Varol Yaşaroğlu, animasyon dizisi Fırıldak Ailesi’ni beyaz perdeye taşıdı. Fırıldak Ailesi: Batsın Bu Orta Dünya, geçtiğimiz Şubat ayında vizyona girdi. Biz de, Varol’la hem sinema dünyasına girişini hem de animasyon kariyerini konuştuk.
Röportaj: Sebla TANIK
Çizgi film yapmaya nasıl karar verdin, profesyonel olarak bu alanda çalışmaya başladığın dönüm noktası neydi?
Sen o hikayeyi biliyorsun zaten. Çocukken kendime bir söz vermiştim; hem büyüklere hem küçüklere çizgi film izletecektim. Beni ilk kez bilgisayarla, bilgisayara bağlanan çizim tabletiyle tanıştıran kişi İsmail Türkmen’dir. Kendisini saygı ve sevgiyle anıyorum. Çizim tabletiyle yaptığım çizimlerle ve seslendirmeyle, animasyonlar yapabileceğimi gördüm. Bir bilgisayar, bir çizim tableti ve bir de mikrofonla animasyon yapabiliyordum. Daha önce animasyon büyük ekiplerle, büyük bütçelerle yapılabilecek, çok profesyonel olması gereken bir iş gibi dururken, gayet basit animasyonlarla kendi içeriğimi insanlarla buluşturabileceğimi anladığım an benim dönüm noktamdır. Başlangıça, webmaster bir arkadaşımla home ofis ortamında Grafi2000.com’u kurduk. O siteyi tasarladı, bu sayede içinde animasyonlarımı yayınlayabileceğim bir platform elde ettim Yayınladığım animasyonlar insanlar tarafından sevilmeye başladı. Daha sonra, internette animasyonlar yapan başka insanlarla tanıştım. Bir tanesi de, şimdiki ortağım Berk Tokay’dır. Noel Dayı’yı yapıyordu. Kendilerine bütün bu animasyonları tek çatı altında toplayıp, buradan insanlara yayın yapma önerisinde bulundum. Bir yıl sonra ulaştığımız noktada çok animasyon biriktirdik. Bizim gibi animasyona meraklı insanlar işlerini buraya koymaya başladı, yarışmalar düzenledik, yeni yetenekler keşfettik. Bunun sonucunda siteden gelir elde etmeye başladık. İnternetin 1.0 döneminden bahsediyorum. Böyle bir sosyal medya ortamı yoktu. Bu araçlar olmadan başarı elde edince, reklam verenler devreye girdi. Büyük firmaların reklamlarını aldık ve siteyi yürütecek parayı kazanmaya başladığımızda bunun bir işe dönüşebileceğini anladık.
İşini etkileyecek kadar beğendiğin idol gibi gördüğün birileri var mı?
İlk göz ağrım modern anlatımıyla, çizgisiyle Pembe Panter. Pembe Panter’e bayılıyordum, hala da bayılıyorum. Büyük prodüksiyonlu sinema filmlerini söyleyecek olursam, tüm dünyayı kasıp kavuran Disney animasyonları. Sonrasında merakım Japon animelerine, Fransız filmlerine kaydı.
Filmin Şubat ayında gösterime girdi, aslında geçen sene girmesi bekleniyordu, hatta tarihlerine kadar vermiştin. Ancak iptal oldu ve izleyici filmi 1 yıl sonra izleme fırsatı buldu. Filmi yaparken ne gibi zorluklar yaşadın?
Bütün animasyon filmlerinin başına gelebilecek teknik bazı sorunlar yaşadık. İnsan ve makine faktörü gibi… Animasyon teknolojisi son hızla ilerliyor, alt yapılar değişince her şeyin yeni baştan revize edilmesi gerekiyor. Süre uzadıkça da, bazı espriler güncelliğini yitiriyor. O esprilerin revize edilip, seslendirilip, güncel hale getirilmesi gerekiyor. Bütün bunları yaşamak bizim bir yılımıza mal oldu.
Animasyon teknolojisi son hızla ilerliyor demişken, Türkiye bu gelişmelerin neresinde?
Bütçe farkı dışında hiçbir eksiğimiz yok dünyadan. Avrupa ve Amerika’da yapılan filmler, dünyaya pazarlanan büyük bütçeli filmler. Bizim bütün filmimizin bütçesi, onların belki sadece PR bütçesi kadardır, öyle söyleyeyim. Alt yapımız hazır, yaratıcı anlamda çok büyük yeteneklere sahip insanlar var. Ancak bütçe anlamında onlarla yarışabileceğimiz bir durum söz konusu değil.
Peki filme dönecek olursak, nasıl bir film oldu?
Fırıldak Ailesi ilk olarak bir televizyon kanalında başlayıp, sonra internet ortamında 3 sezon devam etti. Şehir hayatında, tipik bir Türk ailesinin başından geçen maceraları anlatıyordu. Sonra içeriği genişledi. Bu Türk ailesi paralel evrenlere gitti, uzaya gitti geri döndü. Kısacası bayağı uçtu bölümler. Sinema filmini tasarlarken gelinen bu uç noktada, fantastik edebiyatın hayali diyarı olan Orta Dünya’yı işlemek istedik. Bunu reel anlamda işlemek, böyle bir dünyayı tasvir etmek zor belki. Ama bir animasyon filminde ”Biz bunu yapabiliriz” diye düşündük. Fırıldak Ailesi’ni bilenler tarafından yadırganmayacağına, ilk kez vizyonda görecek insanlar için ise ”Bir Türk ailesi orta dünyada” fikrinin, daha en başından komik bulunabileceğine inanarak hareket ettik.
Fırıldak Ailesi’nin ”tipik” bir Türk Ailesi olduğunu başka röportajlarında da vurguluyorsun. Tipik bir Türk Ailesi nedir?
Normal çekirdek bir aile. Evde anne ve baba vardır, anneanne ya da babaanne mutlaka yaşar. O anlamda bir tipiklikten bahsediyorum. Çizgi filmde de doğaları gereği yaptıkları uçukluklar olsa da, tipik karakteristik özelikleri hiç kaybolmuyor. Fantastik dünyaya da gitseler oradaki tepkileri, konuşmaları, klasik Türk insanının, tipik Türk jargonuyla verdiği tepkiler.
Günümüzde “tipik bir Türk ailesi” gibi bir kalıp kullanmak, böyle bir stereotip yaratmak doğru mu?
Fırıldak Ailesi tipik bir Türk ailesi olarak doğdu. ”Animated Sitcom” diye bir tür var. Amerika’da da bu yapılır ve Amerikan ailelerini tiye alır. Amerikalı’lar kendi yerel ortamından yararlanır. Ben de kendi yerel ortamımdan yararlandım. Bunun doğruluğu yanlışlığı göreceli. Çevreme bakıp bir genelleme yaptığımda, böyle bir ailenin çizgi filmini yapmanın daha doğru olabileceğini düşündüm. ”Türkiye tamamen böyledir, böyle olmalıdır” diye bir derdim yok. Bizim seçtiğimiz ailede; liseye giden bir erkek ve kız çocuğu var, bu ailenin bir bebekleri var, normal bir anneanneleri var, baba normal bir işte çalışıyor, anne ev hanımı. Üniversitede bir hoca da olabilirdi… Ama ben bunun üzerinden bir mizah yapmaya çalıştım. Tamamıyla bir tercih meselesi. Bir kavrama ters düşmek gibi bir derdim veya iddiam yok. Bambaşka özelliklere sahip birileri de tipik Türk ailesi olabilirdi. Bu konuda iddialı değilim. ”Tipik” kelimesi; rahatlıkla etrafımızda görebileceğimiz insanlar anlamında kullandığım bir kelime. Yoksa senin ailen de tipik bir Türk ailesidir. Ama ben öyle değil de, böyle tipik bir Türk ailesini işledim.
Fırıldak Ailesi başlangıçta yetişkinlere yönelik bir animasyon filmi olarak sunulmuştu. Sinemada neden 7+ kategorisinde?
Başta yetişkinlere yönelik çıktı ama internet istatistikleri gösterdi ki, 7 yaş üzeri, teenage izleyici kitlesine de ulaştı. Kültür bakanlığı tarafından sinema filmimize 7+ ibaresi verildi ve böyle yayınlandı. Filmde küfür yok, argo var. Ancak bunun çocuklar üzerinde rahatsız edici bir durum oluşturacağını düşünmüyorum, günlük hayata dahil şeyler hepsi.
Bu durumda Fırıldak Ailesi’nin yetişkin animasyon filmi olduğundan artık söz edemeyeceğiz…
Çocuklara yönelik bir dizi olarak başlamadı, doğru. Hedefimiz yetişkinlerdi. Ve nitekim yetişkinler izliyorlar, üniversite gençleri de görünüyor istatistiklerde. Ancak yadırganamayacak bir çocuk ve teenage kitle de izleyicimiz. Yeni nesil zaten çok zeki. Yetişkinlere yönelik esprileri bile çok daha iyi anlayabiliyorlar. Dolayısıyla senaryolarımızı yazarken böyle bir kaygı gütmüyoruz.
Filmde bazı sahnelerin kesildiğini söyledin. Ne gibi sahnelerdi, neden kestin?
Sinema filminde belirli dinamikler içinde hareket etmek gerekiyor. Bazı sahneleri kesmeseydik, hem senaryonun yapısına zarar verecekti, hem de sinema için çok da anlamı olmayan sahneler çıkacaktı ortaya. Her mecranın kendine göre bir anlatım dili var. Mesela, televizyonda yayınlanan dizi ile Pay TV’de yayınlanan diziler arasında da çok büyük fark var. Normal içerikten daha farklı içerikler üretmeye çalışıyorlar. Aynı şekilde bir dizi, sinemaya çıkınca aynı dinamikleri kullanamıyor. Sinema filminde, sinemaya hizmet etmeyecek sahneler varsa çıkartmakta özgürüz. Senaryonun akışı içerisinde, görüntüler ortaya çıktığında bizi tatmin etmeyen sahneleri acımadan kestik.
Bir animasyon filmi yapılırken karakter yaratım süreci nasıl işliyor sizde?
İçinde yaşadığımız toplumu gözlemliyoruz. Sosyolojik, psikolojik bir araştırma yapmıyoruz. İç güdülerimizle hareket ediyoruz. Fırıldak Ailesi’nden bahsedecek olursak, karakterlerin büyük bir başarıya ulaştığını düşünüyorum. Şu an her karakterin tek tek fanları oluştu. Bir karaktere bayılan insanlar var ve o karakterin Fırıldak Ailesi içerisinde, karakterine uygun olmayan bir davranışta bulunmayacağının bilincindeler. Her karakterin kişiliği oluştu ve tutarlılık içerisindeler. Senaryo örgüsünde, bir karakterin vereceği tepkiler o kadar belli ki, seyirci o karakterin, o tepkiyi vereceğini biliyor ve beklediği tepkiyi alınca gülüyor.
Beraber çalışacağın yönetmeni ve senaristi nasıl seçiyorsun?
Grafi2000.com kurulduğundan beri aynı ekibiz. Grafi2000’in çekirdek kadrosu olarak birbirimizi çok iyi tanıyoruz… Yazarı da çizeri de, yönetmeni de hep biziz. Ben genel konseptin oluşturulmasında, karakterlere hayat vermede, onları çizmede söz sahibiyim. Ancak ”en iyi espriyi ben yaparım, en güzel senaryoyu ben yazarım” gibi bir iddiam yok. Bunu kendi içimizde çok başarılı bir şekilde gerçekleştiren Berk Tokay ve Can Dizdaroğlu var. Kafa kafaya veriyoruz, ”böyle bir proje oluşturmak istiyoruz” diyoruz. Bir seçim durumu yok.
Ben senin çalışmalarına baktığımda daha çok argo üzerinden bir mizah anlayışı görüyorum. Farklı stillerle mizah yapma konusunda ne düşünüyorsun?
Yapıyoruz şu anda. Cartoon Network’e için yaptığımız Kral Şakir’de hiç argo yok. Fırıldak Ailesi’nde argo hiç eksik olmaz, doğru. Ama argo kullanmadan farklı bir mizahla yetişkinleri de, çocukları da güldürebiliyoruz. Burada kullandığımıza yeni jenerasyon, absürt bir mizah anlayışı diyebilirim.
Animasyon sektöründe Türkiye’yi geleceğe taşımak, canlandırmak için neler yapılabilir?
Animasyon sektörü, oluşmakta olan bir sektör. Gelişmesi için, ilk etapta doğru içeriğe ihtiyaç var. Bu işin içindeki büyük bir kesim, animasyon sektörünün teknik anlamda kaliteli animasyonlar yapılırsa yükseleceğini düşünüyor. Teknik detaylara takılıp işin özünü, bel kemiği olan senaryoyu hiçe sayıyorlar. Bu çok yanlış, çünkü bizim bütçe eksiğimiz var. Bütçe olmadığı sürece zaten mükemmel altyapılara ulaşmak imkansız. Böyle bir filme para verecek yatırımcı bulmak da imkansız. Hiçbir yatırımcı, animasyon filminiz geniş kitlelere ulaşmıyorsa ona yatırım yapmaz. İsterseniz çöp adam kullanın ama doğru içerik yapın, doğru anlatımınız olsun, insanları güldürün, onları heyecanlandırın o zaman zaten izleyici buna destek verecektir.
Bundan sonra neler yapacaksın?
Kral Şakir’in sinema filmi için hazırlıklara başladık. Onun dışında Trafik Hayattır projesi kapsamında gerçekleşecek olan Pictoos var. Trafik kurallarını öğreten ve bir yandan da eğlendiren bir sosyal sorumluluk projesi bu. Trafik levhalarındaki kadın/erkek işaretleri canlanıyor ve Pictoos adını verdiğimiz karakterlere dönüşüyor. Şahsi fikrim bu projenin evrensel olduğu yönünde. Dünyanın neresine giderseniz gidin, trafik işaretleri aynı. Bu işaretlerin animasyon karakterine dönüşmesi ve trafik kurallarını öğretmesi bütün dünyada iş yapabilir.