Corona’lı karantina günlerinin hatırlattığı film sahnelerinden bazılarını sizin için derledik.
“Vanilla Sky” filminde Tom Cruise bomboş bir New York’a uyanır.
Times Square’de in cin top oynamaktadır. Milano’nun, Londra’nın, Paris, Prag ve Kopenhag’ın medyada dolaşan bomboş fotoğraflarına Tom Cruise’un yaşadığı şaşkınlığa benzer bir şaşkınlıkla bakıyoruz.
Lars von Trier’in “Melankoli” filminin Wagner’in “Tristan und Isolde” operasının prelüdü eşliğinde açılış sekansı. Melankoli filmine hatta sadece o açılış sekansı üzerine bile tez yazılır aslında. Bazılarına göre dünyaya çarpacak başkalarına göre de görsel bir şölen eşliğinde dünyayı es gezecek olan Melankoli isimli gezegen evlenmek üzere olan Justine’in hayatını karartır.
Açılışta gönderme yapılan Breugel’in “Kar Avcıları” tablosunun köşesinde görülebildiği gibi, küçük bir yangın başlamıştır bile ama bir çok masum insan için günlük hayat devam etmektedir.
“Lobster” filminde baskıcı otelden kaçan kahramanımız ormanda yaşayan asilere katılır.
“Yalnızlar” diye anılan asiler kendi kanunları çerçevesinde yaşamaktadırlar. Buna göre dans etmek serbesttir ama herkes birbirinden ayrı kulaklıkla elektronik müzik dinlemelidir. Yalnızlar arasında aşk yasaktır. Sevdiği kadınla uzaktan aynı ritimle dans edebilmek için kahramanımız müziği senkronlar.
Colin Farrell ve Rachel Weisz’in açık havada yalnız ve birbirinden uzak dansı bana nedense Corona günlerinin erken bir habercisi gibi geliyor şimdi…
Stanley Kubrick’in “The Shining” filminin başındaki iş görüşmesi sahnesinde Jack, kış mevsimi boyunca ıssız bir otelin bakıcılığını yapmak üzere şu diyalogla işe alınır;
-Fiziki olarak yorucu bir iş değil. Sadece tecrit duygusu insanı zorlayabilir.
-Aslında tam da aradığım bu, yeni bir proje yazıyorum ve beş aylık huzur tam da istediğim şey.
-Bazı insanlar için yalnızlık ve ıssızlık sorun yaratabiliyor.
-Bana olmaz!
-Ya eşin ve çocuğun?
-Çok sevecekler.
Hazırlayan: Ela Başak Atakan