Almanya sokaklarında başlayan bir sanat akımı olan Kitsch, art-deconun ve süslü sanatların uzantısı olarak oluşmuştur. İlerleyen yıllarda, özellikle de 1950’lerde tüm dünyaya yayılıp günlük hayatıun bir parçası haline gelmiştir. Süslü 19. yy sanatının bir nevi sahte devamı sayılan kitsch, 20.yy’ın başında, düşünürlerin modern sanat akımlarını başlatmasını da sağlamıştır. Kitschi anlamanın bir yönü ‘’süs’’ kelimesidir. Anlamı olmadan süsleme, işe yaramasa bile süs için süs yaratma amacı kitsch sanatı çok iyi açıklar.
Kitschin dünyaya yayılmasının bir diğer şekli ise Amerika’da 20. yy’ın başlarında yol kenarı mimarisi adı altında anılan “American Road Side Architecture” tarzıdır. Amerikan yol kenarı mimarisi, küçük kasabaların ekonomik olarak kalkınabilmeleri ve ilgi çekebilmeleri üzerine düşünülmüş bir mimari tarzdır. Amerika’nın dört bir yanını saran karmaşık otoyol ağı ve halkın genel ulaşım tarzı olarak arabayı tercih etmesine bağlı olarak da gelişen bu tarz, günümüzde hala devam etmektedir. Sürücünün dikkatini çekmek, esprili bir mola ve ilgi alanı yaratmak isteyen bu bu yapıtlar kitschin dikkat çeken, abartılı yönünü kullanmaktadır. Yerleşim planlaması, mekan tasarımı, alan programlaması gibi ana mimari prensiplerini hiçe sayıp, sadece şaşırtıcı ve ilgi çekici görünmek için inşa edilirler. Mimaride kitsch yapıtlar, komik, yerine uygun olmayan, aniden insanın karşısına çıkmış bir şekil alırlar. King Missouri’de orjinal olarak 1934’te metal ve tahtadan inşa edilen “The Big Pump” 1970’te şehrin anıtlar kuruluna tarihi öneminden ötürü bağışlanmıştır. 1968’de La Puente, California’da inşa edilen Donut Hole, 8 metre yüksekliğinde ve 14 metre uzunluğunda, dev bir donut tüneldir. Hala 24 saat hizmet vermektedir.
Amerika’da 1900’lerin ortasından sonuna kadar yaygın olan kitsch mimari, günümüzde dünyanın bir çok yerinde de karşımıza çıkar. Özellikle gelişen ülkelerde son zamanlarda daha çok örneğini gördüğümüz bu mimari tarzın, zaman zaman akıl ve mantığa sığmayan örnekleri de bulunur. Bunun bazen en önemli etkenlerinden biri, mimarinin arkasındaki düşüncelerin ve kavramların ne kadar önemli olduğunu anlamayan mimarlar ve şehir planlamacılarıdır. Sanatın her alanında olduğu gibi mimaride de yenilik, sadece geleneklerin ve tarihinin iyi anlaşılması ve bunların birikimiyle geliştirilmiş yeterliliğin, bu kavramların dışında bir düşünce geliştirerek yeni bir şeyler yaratmak için kullanılmasıyla olur. Bir binayı yapabiliyor olmak onun yapılması gerektiği anlamına gelmez. Sadece süslü ve şekilci binalar yapmak mimarinin tüm prensiplerine ve oluşuma karşı gelmektir.
Çin’in en önemli üniversitelerinden Hefei University of Technology’yi belki duymuşsunuzdur. 2007’de inşaası tamamlanan, konser ve şehir planlama atölyesi olarak faaliyet gösteren bu bina, kocaman bir piyano ve dev bir kemandan oluşan atriyumuyla tam bir kitsch mimari örneğidir.
Suudi Arabistan’a gelelim. İslamin en önemli iki kutsal mekânının yanına inşa edilmiş Ebrac el Beyt İngiltere’deki Big Ben Kulesinin kopyasi olarak inşa edilmiştir. Toplam 9.3 milyar dolara mal olan inşaat, otel, rezidans alışveriş merkezi ve camii olarak bir çok kullanıma sahiptir. Masjid Al Haram’daki Kabe’nin yanında yükselir. 602 metre yüksekliğinde, 120 katli bu kule Big Ben’den 5 kat daha buyuktur ve Mekke’nin tarihi mimarisi ve dokusuyla kesinlikle bağdaşmaz.
Hindistan’da kitsch mimari çok yaygındır. Bunun son zamanlardaki en korkunç örneği Haydarabad’a yapılan National Fisheries Development Board binasıdır. 2012’de, 2.3 milyon İngiliz sterlinine mal olan bina bir göz yarasıdır. Normal mimarinin tüm anlayışına zıt olan giriş merdivenleri, anlamsız seklini ayakta tutmak için yapıştırılmış gibi duran mavi kolonları ve balık seklindeki on cephesiyle kitsch mimarisinin en çirkin, haliyle de en güzel örneğidir.
Yeniden Amerika’ya dönelim. Nevada eyaletindeki Las Vegas, kanımca dünyanın en kitsch şehridir. Kitsch kavramı şehrin benliğine yayılmış ve bir parçası olmuştur. Öyle ki Las Vegas’ta binalardan gece showlarına, basit restoranlardan kiliselere herkes ve her yer bu anlayışı benimsemiştir. Birbiriyle rekabet eden mekan ve gösteriler kitsch anlayisinin sınırlarını zorlamaktadır. Las Vegas’i ziyaret eden biri şehrin benliğinin kitsch olduğunu benimserse, her hangi minimalist, abartıdan uzak ve sade bir ortamla karşılaştığında bunu epey yadırgar.
Kitsch, her ne kadar dışarıdan bakıldığında avam, derin duygular ve düşüncelerle üretilmemiş, yapay bir akım olarak görülse de; dünyanın dört bir yanında her gün örneğini gördüğümüz bir mimari olarak daha çok yayılıp önümüze çıkmakta. Gelişmiş ve gelişmekte olan her ülkede belli sıklıklarla kullanılan kitsch mimarinin 21.yy’da giderek artması, popülaritesinin hala azalmadığının güzel bir göstergesi. Belki de kitsch, halk için sıradanlığı ve sıkıcı tabuları yıkan yapısıyla çoğu sanat akımından çok daha kalıcı ve mutluluk yayan bir kavram.
Yazar: Sabine RİVİDİ