Michelangelo Merisi da Caravaggio, Barok döneminin en tanınmış sanatçılarından biridir. Işık ve gölge kullanımıyla çığır açmış bu önemli ressamın, birer film karesini andıran resimlerinin hepsi birbirinden ünlüdür. Caravaggio’nun her bir tablosu hakkında ayrı ayrı onlarca kitap yazılabilir ve yazılmıştır; ancak David with the Head of Goliath tabloları, Caravaggio’nun, hayatının en önemli döneminde ürettiği eserlerdendir. Caravaggio’nun hayatının, geri dönülemeyecek biçimde değiştiği dönem: cinayet işlediği ve kaçtığı dönemdir. 1606 yılında, bir adamı öldürmesinin ardından firar eden Caravaggio, bundan sonraki eserlerini kaçak hayatında tamamlamış ve Roma’ya asla dönememiştir. Bu olayın ardından zaten belirli bir derece şiddet ve karanlık içeren Caravaggio tabloları, daha da karanlığa bürünmüştür.
Caravaggio, tablolarında kendisini sıkça resmeden sanatçılardandır. Bu tablolar, birer otoportreden çok; Caravaggio’yu, olaylardaki karakterlerden biri olarak sunmaktadır. Dini hikayeleri sıklıkla resmeden Caravaggio; firari olarak yaşadığı dönemde, bir İncil hikayesi olan David ve Goliath’ı anlatan David with the Head of Goliath ismiyle iki tablo yapar. İncil’deki hikâyeye göre; İsrail’in gelecekteki kralı David, bir Filistin savaşçısı olan dev Goliath’ı yenerek öldürür. Caravaggio bu temayı iki kez resmeder; 1607 yılına ait ilk David with the Head of Goliath tablosunda, genç David’i bir elinde omzuna dayadığı kılıcı, diğer elinde ise Goliath’ın kesik kafası ile görürüz. Birçok sanat uzmanı, resimdeki genç David’in, Caravaggio’nun asistanı ve pek çok tabloda kullandığı bir model olan Cecco del Caravaggio ismiyle tanınan bir genç olduğunu düşünmekte.
Tablodaki David masum bir gençlik evresindedir ancak kazandığı büyük zaferin de farkında olarak gururla poz vermiştir. Kılıcı omzunda, düşmanını yenmiş, savaşı kazanmış, büyük umutlar vaadeden geleceğine doğru, ileriye bakmaktadır. İkinci David with the Head of Goliath (1610) tablosunda ise kompozisyon ilkine oldukça benzemekle birlikte; David’in kılıcı omzunda değildir, kılıç aşağı doğru bakmaktadır ve David de yukarıya ve ileriye değil; aşağıya, tam olarak elinde tuttuğu Goliath’ın kellesine bakmaktadır. Ancak, tablodaki en büyük değişiklikler bunlarla sınırlı değildir; bu tabloda da David’in Cecco del Caravaggio olabileceği düşünülmekle birlikte, Goliath kesinlikle Merisi da Caravaggio’nun kendisidir. Caravaggio kendisini, David’in elinde kesik başıyla durmakta olan ölü dev Goliath olarak tasvir etmiştir.
İlk tabloda Caravaggio’nun, hissiyat olarak genç David’e yakın olduğunu görebiliriz. Belki kendisini David olarak hayal etmekteydi çünkü ikisinin en önemli ortak noktası; birini öldürmüş olmalarıydı. Ancak ikinci tabloda kendisini Goliath olarak resmetmesi Caravaggio’nun kendisine karşı bakış açısının değişmiş olabileceğini göstermektedir; artık yalnızca katil değildir, aynı zamanda da kurbandır. Üstelik, herhangi biri olarak da öldürülmemiştir; Goliath olarak, cani, acımasız ve yenilmeye mahkûm bir dev olarak ölmüştür. Masum bir mizaçla resmedilmiş, genç ve cesur David tarafından öldürülmek, yani ”daha iyi olan” tarafından suçlu bulunarak cezalandırılmak; Caravaggio’nun gerçek hayatta işlediği suçun cezasını, resminde kendi kendisine vermesi olabilir. Bu, Caravaggio’nun kefaretidir.
1607 tarihli tablo, daha dışa dönük bir kompozisyona sahiptir; David daha dik durmaktadır, omuzları daha geridedir, bakışları sağ tarafa tablonun dışına doğru yönelmiştir ve Goliath’ın kafasını birine sunar gibi durmaktadır. Kesik kafayı sunduğu mevki belki halktır, belki bir yargı makamı, belki de ”adalet”in kendisi. Ancak 1610 yılına ait resimde, David dik ve mağrur bir şekilde durmamaktadır, omuzları içeri doğru bakmaktadır, kafası daha aşağıda ve bakışları da doğrudan Goliath’a yöneltilmiştir. Bu David, öncekinin aksine yaptığıyla yüzleşmektedir. Yüzünde ve gözlerinde, kurbanına karşı bir acıma hissini görmek mümkün olmakla birlikte, pişmanlık pek yoktur. Adeta Caravaggio, kendisine acımakta, ancak yine de bu cezaya layık olduğunu düşünmekte gibidir. Bu tablodaki kompozisyonun, hikâyenin, hislerin ve düşüncelerin kendi içine dönük olduğunu görebiliriz. Belki de Caravaggio artık, kendi iç hesaplaşmalarıyla mücadele etmektedir; kendi cinayetleri, kendi pişmanlıkları, kendi adaleti, kendi cezası…
İki tablodaki kılıçların konumlandırılışları da, resimlerdeki aksiyona ve alt metinlere farklılık katmaktadır. 1607 yılı David with the Head of Goliath’ında, David, kılıcıyla işi bittiği belli bir şekilde, gururla kılıcını omzuna dayayarak poz vermiştir. 1610 yılındaki tabloya bakacak olursak; David’in pozuyla birlikte, kılıcın da farklı bir şekilde tutulduğunu görebiliriz. David’in elindeki kılıç aşağı bakmaktadır ve diğer kılıcın aksine ucu görünmemekte, tablonun dışına çıkmaktadır. Kılıcın pozisyonu; ya yarım kalmış bir işi ya da tam da o anda bitmiş, ancak tamamen kapanmamış bir meseleyi işaret eder gibidir. David’in, Goliath’ın kafasını henüz kesmiş olduğu anı mı yakalamışızdır? Yoksa David, sembolik olarak, Goliath’ın kafasını kesmeyi bitirmemiş midir? Alınması gereken daha fazla intikam, ödenmesi gereken daha fazla borç ve cezalandırılması gereken daha fazla suçlu mu vardır? Bu tablodaki kılıcın konumlandırılış şekli; öfke problemleriyle tanınan Caravaggio’nun kendi erkekliğini sonlandırdığını da düşündürebilir. Genç David’in, kendisine uyguladığı kastrasyon; Caravaggio’nun, David kanalıyla, kendi gençliğine yani geçmişine müdahale etme çabası olarak okunabilir. Belki, kendi gençliğine uygulayabileceği “sonlandırıcı” bir şiddetin, yetişkinliğe ilerledikçe sahip olduğu ve dışarıya yansıttığı öfke ve şiddeti dizginleyebilmesini dilemektedir.
Tablolardaki kılıçlar üzerine tartışabileceğimiz diğer bir konu da; fallik bir obje olarak kılıncın, iki tablo arasında nasıl farklı okunabileceği. Bu doğrultuda, ilk tabloda yukarıya kalkmış olan kılıcın, ikinci tabloda aşağıya eğilmesinin, iktidarsızlaşmayı sembolize ettiğini söyleyebiliriz. Caravaggio’nun gözünde; düşmanını öldürerek iktidara yükselmiş olması gereken David, aslında iktidarını mı kaybetmiştir? David’in duruşunu da düşünürsek; kendine güvenen ve ileriye bakan, cinayetin vicdanını taşımayan ilk David’in kılıcı yani cinsel organı havada ve iktidar sahibidir. Ancak, kendi iç hesaplaşmalarını yaşayan ve belki vicdan azabı çeken, bu yüzden aşağı doğru, öldürdüğü kurbanına bakan ikinci David’i iktidarsız olarak yansıtmıştır. Bu benzetme, iktidarın, geriye ve aşağı değil; ileriye ve yukarı doğru bakılarak kazanılabilecek, vicdan azabına yer olmayan bir güç olduğu mesajını verebilir. Bu durumda; birinci tablodan, ikinci tabloya kadar geçen üç yıl içinde, Caravaggio’nun kendi gözünde iç hesaplaşmalarında boğularak, iktidarını kaybettiğini düşünebiliriz.
1607 yılına ait tablodaki Goliath’ın kafası karanlığın içine gömülmüş, açık ağzı ve gözleri de gölgede kalarak; birer boşluk etkisi yaratmaktadır. Bu Goliath, adeta derisi ve saçı olan bir kuru kafa gibi görünmektedir. Sanat tarihinde, kuru kafa oldukça sık kullanılan bir simge olup; tablolardaki bu kafatasları, ”Memento Mori” (”Ölümlü Olduğunu Hatırla”) mesajı vermektedir. Caravaggio, bakanlara ve kendisine ölümlü olduğunu mu hatırlatmaktadır? Herhangi biri aracılığıyla da değil; kimsenin öldüremediği, güçlü bir savaşçının, bir devin ölüsü üzerinden hatırlatmaktadır bize, ölümlü olduğumuzu; kimsenin yenilemez, kimsenin ölümsüz olmadığını ve belki de kimsenin adaletten kaçamayacağını… Sonuçta, dışarıdan gelecek olan bir adaletten kaçabilsek bile; içimizdeki adalet duygusu ve vicdan azabı, eninde sonunda, bizi tüketecektir. 1610 yılına ait tabloda ise; Goliath’ın kuru kafa görünümü, yerini Caravaggio’nun kendi kafasına bırakmıştır. Artık Caravaggio’ya, ölümlü olduğunu hatırlatan, bizzat Caravaggio’nun kendisidir.
İki tabloda da şiddet, iki tabloda da cinayet, ölüm ve “adalet” algısı vardır. Buna rağmen, benzer bir kompozisyona sahip ve aynı hikâyeyi anlatan bu iki tablonun, hisleri birbirinden oldukça farklıdır. Caravaggio’nun bu tabloları hangi düşünce ve hislerle yarattığını kesin olarak bilmek mümkün olmamakla birlikte; hepimiz, onun bize ulaştırdığı renkler, figürler ve kompozisyon doğrultusunda, farklı çıkarımlar yapabiliriz. Caravaggio bu resimlerde adaleti mi resmetmiştir, cinayeti mi, ölümü mü, kefareti mi? Bunun yargısına, David with the Head of Goliath tablolarının izlerini takip ederek, Caravaggio gibi, kendi içimize bakarak varabiliriz.
Yazar: Çisem DANACI