Galileo’nun 1610’da, “Sidereus Nuncius” adlı çığır açan eserinin yayınlanmasından bu yana Ay’a olan ilgi her geçen gün artmıştır. Detaylı çizimler içeren bu eserde görülen pürüzlü, krater yüzey tasviri, zamanın diğer örneklerinden oldukça farklı göründüğü için büyük tartışmalara neden olmuştur.
Galileo’nun çizimleri sadece astronomik bir devrimi körüklemedi. Metropolitan NY’da bugünlerde gerçekleşmekte olan “Fotoğraf Çağında Ay” sergisinin küratörü Mia Fineman’a göre, Ay’ın resimlemesini araştıranlar sanat, teknoloji ve insanın hayal gücünü birleştiren görsel bir tarihin başlangıcını da belirlediler.
Fineman’a göre bu araştırmalar; Galileo’nun yaptığı, Ay’ın gökyüzünde sadece güzel bir disk olmadığını, aynı zamanda Dünya’nın manzarasına sahip olduğunu ortaya çıkarmaktı. Bu durum, daha fazla bilimsel çalışmayı teşvik etti, ancak aynı zamanda, Ay’ın nasıl bir şey olduğu ve orada yaşam olup olmadığı hakkında spekülasyon yapmaya başlayan yaratıcı insanların, yazarların ve diğerlerinin hayal gücünü teşvik etti.
Sergide yer alan eserlerden en eski olanı 400 yıllık bir “Sidereus Nuncius” kopyası! Sergi boyunca zaman içinde ilerlerken, ziyaretçiler 17. yüzyıldan günümüze, elbette, 50. yıldönümünde Apollo 11’in Ay’a inişine tanıklık ediyorlar.
Fotoğrafçılık ve teknoloji serginin ana odağı gibi görünse de galeride Ay’ın sanattaki rolünü keşfetmek için 250’den fazla maddeden oluşan bir koleksiyon sunuluyor.
“Fotoğraf Çağında Ay” başlıklı sergi 22 Eylül’e kadar Met NY bünyesinde ziyaret edilebilir.