“Karanlıktan nefret ediyorum. Claude Monet bir keresinde genel olarak resmin yeterince ışığa sahip olmadığını söyledi. Ona katılıyorum. Ancak biz ressamlar güneş ışığını hiçbir zaman olduğu gibi yansıtamayız. Ben ışığın ancak hakikatine yaklaşabilirim.” Sorolla
Yazar: Gökçe Günaydın
Joaquín Sorolla y Bastida 27 Şubat 1863’te Valensiya’da doğdu. Anne ve babasını 2 yaşındayken kolera salgınında kaybeden Sorolla, küçük kız kardeşi ile birlikte annelerinin amcası ve teyzesi tarafından büyütüldü.
Sorolla’nın sanat tutkusu küçük yaşlarda ortaya çıktı. Kusursuz tekniğinin temeli, çocukluğunda öğrendiği çizim becerileriydi. Okul yıllarının çoğunu çizimler yaparak geçirdi ve 15 yaşındayken Valensiya Akademisi’ndeki resimleriyle büyük ödüller kazandı. Tekniğe bağlı olmakla birlikte onun kölesi değildi. Eserlerinde ön plana çıkan, hakikat ve samimiyetti.
Hızlı fırça darbeleri ve eserlerinde ustalıkla yansıttığı gün ışığı Sorolla’nın imzası kabul edilir. Çalışkanlığı ile bilinen ressamın haftanın altı günü günde altı ila dokuz saat çalıştığı, eserlerine başlarken kompozisyonu önceden belirlemediği bilinir. Sorolla’nın renk paleti 1900’den itibaren dış mekan çalışmaları için hardal, krom yeşili, Prusya mavisi, Fransız ultramarini ve kobalt mavisi ağırlıklı iken stüdyo çalışmaları için tercihini yoğun olarak siyah, ham kereste, koyu sarı gibi renklerden yana kullanmıştır. Zaman zaman eserlerine turuncu, pembe ve moru da ekleyen ressam iddialı renk efektleri üzerindeki güçlü ton kontrastlarını vurgulamıştır.
“Yavaşça boyamak zorunda olsaydım hiç boyayamazdım, her efekt çok geçicidir, hızlı bir şekilde boyanmalıdır.”
Sorolla’nın yeteneği ve sıkı çalışması dönemin fotoğraf sanatçısı Antonia Garcia’nın dikkatini çeker. 1888 yılında Garcia’nın kızı ile evlenen Sorolla bu birliktelikten sonra sanat piyasasındaki yerini sağlamlaştırır. Yüzyılın başı itibariyle batı dünyasının yaşayan en büyük sanatçıları arasında anılan Sorolla , Madrid, Paris, Venedik, Münih, Berlin ve Şikago’da önemli salonlarda resimlerini sergiler.
1912’de Latin Amerika Amerikan Topluluğu ‘nun kurmaya hazırlandığı “İspanya Vizyonu” komisyonu için İspanya’nın farklı bölgelerini ve kültürlerini temsil eden sahneleri betimleyen bir dizi panel resmeder. 1919’da tamamlanan komisyon sanatçının hayatında büyük bir başarı olarak kabul edilir. Komisyondan arta kalan zamanlarda yaptığı plaj resimleri sanatçının ışığa olan bağlılığı ve özgürlük duygusunu açıkça yansıtır.
1920’de felç geçirir ve 3 yıl sonra hayata gözlerini yumar. Sorolla’nın ardından eşi Clotilde García del Castillo yetkili kurumlara başvurarak Sorolla’nın evinin müze yapılmasını talep eder. Projenin kabul edilmesiyle birlikte sanatçının evi mimar Enrique María Repullés tarafından restore edilerek müze olarak hizmet vermeye başladı. Eserlerinin büyük bir kısmı sanatçının tüm yaşam alanı ve kişisel eşyaları ile birlikte Madrid Sorolla Müzesi’nde sergilenmektedir.
Ölümünden sonra Avrupa’nın çeşitli kentlerinde dünyaca ünlü müzeler Sorolla’nın eserlerine yer verdi. Bu yıl National Gallery, sanatçıyı “Sorolla: Spanish Master of Light” sergisi ile anıyor. Sergide canlı deniz manzaraları, bahçe manzaraları ve en ünlü olduğu banyo sahnelerinden oluşan 58 eser yer alıyor. Sergi 7 Temmuz’a kadar ziyaret edilebilecek.