Modada geri dönüşüm projeleri ve hızlı tüketim çılgınlığını eleştirel amaçla ortaya çıkan koleksiyonlar, farkında olarak ya da olmayarak kitsch akımının podyum ve sokaklara geri dönüşüne ön ayak oldular bile.
“Zevksiz, kökeni belirsiz ve estetik değer taşımayan” bir tasarım anlayışını niteleyen bu tanımı, tasarımlarıyla büyük kitleleri peşinden sürükleyen moda devrimcilerinin yeni sezon hikayelerinde boy boy görmeye başladık. “Rüküş” diye burun kıvırdığımız parçalar, alkışlar eşliğinde sona eren koleksiyon sunumlarının başköşesine oturdu. Peki neden? Sanatın birçok dalında olduğu gibi, Kitsch kültürü modada nasıl bu derece kabul görebildi? Bu kabullenişin ve benimseyişin öncelikli sebeplerinden biri, hiç şüphesiz ifade özgürlüğüne yaptığı cesur çağrışımdır. Ruh halimizi, düşünce yapımızı ya da hayat tarzımızı özgürce ifade edebilmeyi bulunmaz bir nimet saydık ve sıkı sıkıya sarıldık Kitsch’e. Sanki evde pijamalarımızla yayılabildiğimiz bir koltuk gibi rahatça ve güvenle bırakabildik kendimizi. 80’li yılların modası olarak akıllarda yer eden Kitsch, 2017 kış koleksiyonlarında yine yüksek bel pantolonlar, birbiriyle uyumsuz zıt renk kombinasyonları, göz alıcı büyüklükte aksesuarlarla bir araya gelen kabarık saç modelleri ile tekrar hayatımıza girdi. Bu “nev-i şahsına münhasır” stiller sınıf fark gözetmeksizin, her seviye alışveriş sepetinin bir parçası olabilirler.
Moschino ve Saint Laurent’in 2016 Sonbahar podyumlarında karşımıza çıkan 80’lerin geri dönüş adımları, Marc Jacobs 2017 Resort koleksiyonu ile koşar adım ilerlemeye başladı. Marc Jacobs’un buram buram nostalji kokan şovunda 80’lere ait hemen hemen her ayrıntı işlenmişti. Platform topuk botlar, acid wash efektli renkli jean pantolonlar, kabarık omuzlar, gece kulübü stilini gündüz sokak modasına taşıyan parıltılı detaylar, zımba işlenmiş heavy metal deri ceketler, cesur aksesuarlar ve dahası. Tüm bu detayların arasında flamingolar ve palmiye ağaçları gibi tropik kitsch objeleri de dikkat çeken bir ayrıntılar arasındaydı.
Jeremy Scott’ın tasarımlarını hayata geçirirken ne kadar eğlendiğini anlamak için Moschino’nun Resort 2017 koleksiyonuna göz atmamız dahi yetiyor. Son koleksiyonunu “biraz tanıdık, biraz pop star, biraz ışıltılı, biraz renkli ve hatta biraz tiyatral” olarak tanımlıyor ve aldığı olumlu tepkilere bakılırsa bunu da başarmış görülüyor. Scott’ın bu sıra dışı tasarımları ve onlara eşlik eden çizgi film karakterleri, moda sokak fotoğrafçılarının objektiflerinde sık sık karşımıza çıkacaklar. Koleksiyonunda 60’lı yıllara atıfta bulunan Jeremy Scott sarıya buladığı zebra baskılı takımı ile sıra dışı tavrını korurken, ayna baskılı patchwork modellerden aldığı destekle geleneksel çizgilerden aldığı ilhamı da açık açık gösteriyor. Markanın bir imzası haline gelen jacket bag ise yine podyumda Moschino modellerini yalnız bırakmıyor.
Saint Laurent’in yeni kreatif direktörü Anthony Vaccarello, fall/winter 2017 koleksiyonu içindeki devasa fiyonkları, büyük kemer tokaları ve markanın simgeleşen parçası zımba detaylı deri ceketine getirdiği yeni yorumu ile podyumda dinamik ve cüretkar adımlara yön vermiş ve bu catch-eye akımının içinde kalmaya devam ettiğini göstermiştir.
Kitsch tarzını en iyi yansıtanlar giyim tarzlarıyla dikkatlerini üzerlerinde toplamaya başlayan Japonlardır. Trend olan her türlü detaya sahip olma isteği, onları bir dikkat objesi haline çevirebiliyor. Kıyafet ve aksesuarlarımızda tam anlamıyla mübalağaya boğulduğumuz bu dönemi en az hasar ile atlatmanın yolu, bu Kitsch parçaları bir arada kullanımımızı minimize etmekten geçiyor. Daha basic seçilen bir kıyafet kombinasyonuna eşlik edecek star bir parça, kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır.
Yazar: İrem ÖZTÜRK