Luis Bunuel’in bir rüya görmesi ve Dali’nin de ona kendi rüyasını anlatmasıyla başlıyor her şey… Evet, meşhur ustura ile göz kesilen “O” filmden bahsediyoruz. Bunuel’in, gerçekliği elinin tersiyle ittiği, bize sinemada psikanalitik okumayı öğreteceği ilk filmi “Un Chien Andalou” (Bir Endülüs Köpeği). Mantığa yer olmayan, aklı reddeden film, imgelerin peş peşe sıralanmasından oluşuyor. Her ne kadar Bunuel ve Dali bu filmde hiçbir şey anlatmadıklarını söyleseler de, 16 dakikalık bu başyapıt, bir ilk film olduğu için çokça irdelenmiştir.
Bunuel Sineması’nın beslendiği ve alaycı bir dille eleştirdiği iki yapı vardır; din ve burjuva. Bu iki yapı birbirinden beslenir. Din de, burjuvazi de kendini var etmek için diğerini yok etmektedir. Bunuel, sıklıkla dile getirdiği “burjuva ahlakı ahlaksızlıktır” sözünü, L’age d’Or (Altın Çağ) filmiyle anlatır. Film, iki akrebin savaşında, kazanan akrebi bir farenin yemesiyle başlar. Bu tam da “Bunuel’in sürrealizmine hoşgeldiniz!” şokudur. Filmde, burjuvazi ve onu besleyen din, bize taraf tutmamız için sunulmamıştır. Bu yozlaşmış kavramlar, bize bir alay nesnesi olarak sunulmaktadır.
Politik söylemin yanında, şiddet ve cinsellik gibi bastırılmış duyguları sert bir biçimde anlatan, psikanalitik bir yapısı da vardır. Sigmund Freud’dan da çokça beslenir aslında ve bize burjuva zihinlerini açar. Burjuvazinin doymak bilmez tavrını, Freudyen açıdan bastırılmış karakterlerini, alay malzemesi yapar. Sürreal sinemanın, imgelerle bilinçaltı keşfetme özelliği bakımından “L’age d’Or” önemli bir rol oynar. Film, sürrelizmin görsel manifestosu olarak kabul edilmiştir. Özellikle Katolik eleştirinin çok yoğun yapıldığı filmin gösterildiği sinema salonu basılmış, Fransız Hükümeti’nin filmdeki eleştiriyi destekler nitelikteki yasaklama kararı almıştır.
Bunuel sinemasında gerçek ve rüya iç içedir. Seyirci bu ikisinin arasında ayrım yapamaz. Zaten bu çok da önemli değildir. Sinemanın kendi doğal ortamında, bilinçaltı ve bilinçdışı öğelerle farklı bir anlatım tekniği olan Bunuel, bugun David Lynch, Almodovar gibi bir çok büyük yönetmene de ilham kaynağı olmuştur.
Bilinçaltınının kendi hikayesini yarattığı, gerçekliğin lineer kurgusundan sıyrılan sürreal sinema, kuşkusuz kendi tarihinin en devrimci akımlarındandı. Bunuel ise bu akımın yaratıcılarındandı. Andre Breton, yapılacak en sürreal eylemin, bir silah alıp kalabalığa rastgele ateş açmak olduğunu söylemişti. Bunuel de kendi sürreal eylemini, sinemasıyla seyirciye rastgele ateş ederek gerçekleştirdi…
Yazar: Neslihan KARATEPE