Sanat, insanlık tarihinin her döneminde var olan bir olgudur. “Yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi”dir. İnsanlığın geçirdiği evrimler; yaşama biçimlerini, yaşamı algılayışlarını, sanat biçimlerini ve sanata bakışlarını değiştirmiş. Her dönemde ve her kültürde farklı görünümlerde ortaya çıkmıştır. Thomas Munro; “Sanat, doyurucu estetik yaşantılar oluşturmak amacıyla dürtüler yaratma becerisidir.” diyerek tanımlamıştır sanatı…
Tarih boyunca sanatçılar, eserlerini yaratırken birçok teknik ve birçok konu geliştirmişlerdir. Sanatta erotizm imgeleri kullanarak sanatçı; hayatı, aşkı, tutkuyu aktarmayı başarmıştır toplumlara. Erotizm; insanlık ve kutsallık arasındaki bağı simgeler. Bazen bir hayal gücü bazense bilinçaltının bir dışavurumu olarak karşımıza çıkar. Bunların hepsi bir meydan okumadır aslında. Yaratılan sanat eseri ile kendisini ifade edebilme becerisidir. Erotizm ve çıplaklık ilk olarak aklımıza Antik Yunan heykellerini getirir. Çıplaklığın, kusursuz bedenin sergilendiği Antik Yunan heykel sanatında süslenmemiş çıplak bir beden tamamen masumdur. Güzelliği, saflığından ve doğallığından gelir. Hatta çıplaklık arttıkça kutsallık ve güç de artarak tam mükemmelliğe erişmektedir. Ancak bu eserlerde erkekler çırılçıplak betimlenirken kadınlar yarı örtülü gösterilmektedir. Çünkü Antik Yunan toplumunda “Kadın”, tehlikeli ve kontrol altında tutulması gereken bir varlıktır.
Sanat tarihinde resme bakarsak, Sandro Boticelli’nin “Venüs’ün Doğuşu”; Tiziano Vecellio’nun “Urbino Venüs”ü gibi eserlerde, Rönesans sanatçılarının tanrıçaların güzelliklerini tüm çıplaklığı ile yansıttıklarını görürüz. Le Figaro Dergisi’nin “19. yy’ın en erotik resmi” ilan ettiği Jean Auguste Dominique Ingres’nin “Türk Hamamı” adlı eserinde, sanatçının ustalıkla resmettiği çıplak kadınlarla dolu bir hamam görmekteyiz. Osmanlı topraklarına hiç ayak basmamış bir Fransız’ın büyük hayal gücü… Bu eserler daha sonraki dönemlerde gelen sanatçılara ilham vererek yeni bir evrensel konunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Özellikle modernizm ile birlikte sanat eserleri yeni bir anlayış, yeni bir dil ile çıplaklığı ve erotizmi ele alarak toplumları etkilemeyi başarmıştır. Resim sanatında yeni bir çığır açan Manet’nin “Olympia” adlı eserinde tasvir ettiği çıplak kadın, artık bir tanrıçayı değil; doğrudan izleyicisine bakan sıradan bir kadını temsil etmektedir. Yine Gustav Klimt, “Öpücük” eseri ile erotizmi büyük bir zarafetle yansıtmayı başarmıştır. Kadının yüzünü elleri arasına almış olan erkek figürü, burada koruyuculuğu ve duygusallığı simgelemektedir.
Bütün sınırların ortadan kaldırıldığı günümüz çağdaş sanat anlayışının temeli, insanlığa ait olan her türlü olguyu özgürce sunabilmektir. Her eserin bir hikayesi, her hikayenin bir amacı vardır. Toplumsal değerler doğrultusunda estetik olarak sunulan her eser ayrı bir başarı hikayesidir…
Yazar: Buket ŞAKARCAN