Sanatçı bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Yves Klein, 1928 – 1962 yılları arasında yaşamıştır. İtalya, İngiltere, İrlanda ve Japonya gibi farklı ülkelerde yaşayarak, deneyimlerini yazıya dökmüştür.
Sanat kariyerinin başlamasından önce Judo, 1947 yılına kadar Klein’ın hayatında önemli bir rol oynamıştır. Dövüş sanatında uygulama yapmanın, yalnızca basit bir spor işlevi görmediğini, psikolojik ve entelektüel gelişim sağladığını da düşünmekteydi. Fransız Yeni Gerçekçilik akımının öncülerinden olan Klein, mavi ile yarattığı neredeyse 200 adet monokrom eseriyle tanınır. Resimlerini performansla birleştiren Yves Klein, performans sanatının da önde gelen isimlerindendir. Klein, kırk dakika boyunca aynı notayı dinletiye sunduğu “Monotone Symphony” (“Monoton Senfoni”) çalışmasıyla da bilinmektedir. Sanatçıya göre bu tema, “hayatının nasıl olmasını dileğini” yansıtmakta. Kırk dakikalık bu senfoninin süresinin ise, önem taşımadığını açıklamıştır. Önemli olan; tek bir eşsiz sesin, zamandan bağımsız bir şekilde, devamlılığıdır. Tek nota içerikli bu müzikal çalışmanın eşdeğerini resimde de yansıtan Klein, resimlerinde ağırlıklı olarak tek bir renk kullanmıştır: mavi.
1947 yazında, Yves Klein henüz 19 yaşındayken, arkadaşı Claude Pascal ve Armand Fernandez ile bir bankta oturuyordu. Hikayeye göre; üçlü, dünyayı nasıl bölüşeceklerini konuşuyorlardı. Pascal, havayı; Fernandez, karayı; Klein ise, gökyüzünü istedi. Yves Klein’ın gökyüzünün peşine düşmesi, sanatsal kariyerini de derinden etkiledi. İlk kez 1955 yılında, sanatsal bir çerçeveyle eserlerini sundu. Paris’teki Club des Solitaires’e katılmasının ardından, “Yves, Peintures” ismini verdiği ilk sergisinde, farklı renklerden oluşan monokromlar yer alıyordu. Bu seride, çizgilerden ve pürüzlerden kaçınmak için, kanvasları rulo fırçalarla boyadı. Bu projenin ardından Yves Klein, “Yves the Monochrome (Monokrom Yves)” olarak övgüyle anılmaya başlandı. 1956 yılı, ünlü ultramarine mavinin doğuşu ve Klein için mavi döneminin başlangıcıydı. Bu doygun mavi tonu, sanatçıya göre, mavinin en mükemmel anlatımıdır. Yves Klein, Edouard Adam ile bir araya gelerek, Fransız Ultramarine’in mat bir versiyonu olan IKB’yi buldu. Ardından 1960 yılında, yarattığı rengin International Klein Blue (Uluslararası Klein Mavisi) (IKB) ismiyle patentini aldı. Bunun sonucunda IKB, Parisli sanatçının resim malzemeleri arasında kalıcı yerini aldı. Rengin eşsizliği, lacivert tonunun dikkat çekiciliğinden ve matlığından öte, IKB’nin dayandığı sentetik reçine bağlayıcı ile pigmentin orijinal kalitesini ve renk yoğunluğunu olabildiğince korumasından da kaynaklanmakta. IKB’nin görsel etkisi, Klein’ın boyayı tablolarına işleyişindeki yoğunlukla güçlendi.
1957 yılında, neredeyse tamamen mavi ile çalışmaya başladı. Milano’daki Apollinaire Gallery’de gerçekleştirdiği “Proposte Monocrome, Epoqua Blu” sergisi, mavi monokrom resimler konusunda çığır açıcı nitelikteydi. Klein’a göre: “Mavinin boyutu yok. O, boyutların ötesinde.” Sanatçı, mavinin huzur veren çekiciliğinde kendisini ararken; eserlerindeki mavilikle de izleyiciyi bir yandan yutan, bir yandan da dışarıda bırakan bir öznellik yakaladı. Kanvaslar, günlük objeler ve antik heykel kalıpları gibi pek çok nesneyi, o dönemden yaklaşık 100 yıl önce bulunmuş olan, Fransız Ultramarine’i isimli mavi ile boyadı. Yves Klein, kariyerinin önceki dönemlerinde de maviyi geniş bir yelpazede kullandı. Ancak IKB’yi yaratmasıyla birlikte, bu rengi merkezi tema olarak almaya başladı. Klein’ın IKB ile yarattığı altı heykel, bugün Almanya’daki Musiktheater im Revier’de sergilenmekte. Yves Klein’ın IKB’sini, en güzel kendi sözleri anlatır: “Önce hiçbir şey yok, sonra derin bir hiçlik, sonrasında ise mavi bir derinlik var.”
Klein’ın yarattığı tek renk eserlere, çıplak modellerin bedenlerini boyadığı ve onları boş kanvasların üzerinde boyalı bir şekilde yürüttüğü, yuvarlanmalarını ve yayılmalarını sağladığı performanslar da dahildir. Bu performanslarda mavi dışında renkler de kullanmasına karşın, çoğu mavinin farklı tonlarından üretilmiştir. Sanatçı, “Antorpometries” olarak bilinen bu performans çalışmaları için şunları söylemiştir: “Önceleri modellerim tek renkli tuvallere geçiş yaparken kendilerine gülüyordu, daha sonra buna alıştılar. Her tuval için farklı olan renk değerleri kullanmamızı ve mavinin birbiriyle neredeyse aynı gibi görünen tonlarıyla çalıştığımız mavi dönemi bile sevdiler. Az çok benzer ton, pigment ve tekniklerden yararlanıyorduk. Zamanla, yavaş yavaş somut sanat üretmeye son verdim, stüdyomu boşalttım ve monokromlar bile gitti. O anda, modellerim benim için bir şeyler yapmak zorunda hissettiler… Renklerin içinde kendileri yuvarlandılar ve bedenleriyle monokromlarımı boyadılar. Yaşayan fırçalar haline gelmişlerdi! Zaten daha önceden psikolojik olarak fırçaları reddetmiştim, rulolarla resim yapıyordum. Boya fırçası olarak ruloları kullanmamın nedeni; anonim kalmak ve işlem sırasında entelektüel olarak tuvalle kendi arama bir mesafe koymaktı…”
Yves Klein’ı çıplak kadın bedenleriyle resim yapmaya iten, bedenin erotizminden çok, sanatçının doğaya olan arzusu olabilir. Klein, doğaya duyduğu bu ilgiyi, doğrudan tuvallerin üstüne ateş tutarak yarattığı “Fire Paintings” serisi gibi pek çok çalışmasında göstermiştir. Çıplak bedenlerin resmini bakarak yapmak yerine; tuvalleri, bedenleri kullanarak boyamasının arkasında ise, doğayı doğa tarafından resme aktarma güdüsü yatıyor olabilir. Bir ressamın çıplak bir bedenin resmini yapmasıyla, çıplak bir bedenin doğrudan tuval üzerine dokunarak kendi şeklini ve dokusunu aktarması arasında fark vardır. “Cosmogonies” isimli monokrom serisinde, kum ve çiçek gibi dünyanın doğal parçalarını boyayarak, tuvallerini ve kağıtları doğrudan bu boyadığı cisimlere yapıştırmaktaydı. Nasıl insanın çıplak bedeni doğalsa, işlenmemiş ve özel olarak değiştirilmemiş bir doğa oluşumu da, doğanın çıplak bedenidir. “Antropometries”de olduğu gibi, “Cosmogonies” serisinde de Klein, yalnızca bir aktarıcı rolündedir. Doğanın, kendisini resmetmesine izin verir. Böylece resmin öznesi, aynı zamanda resmin fırçası olarak var olur.
Yves Klein’ın eserleri ve yarattığı mavi pigmenti pek çok farklı sanat dalına da ilham vermiş ve vermektedir. Avusturalyalı bir müzik grubu “Yves Klein Mavisi” adını benimsemiş olup, William Gibson’ın “Zero History” isimli kitabında da IKB’den ve bu rengin etkileyiciliğinden bahsedilmektedir. Uluslararası Klein Mavisi, dünyaca tanınan ve bu yıl Türkiye’de de gösteri düzenleyen “Blue Man Group” isimli performans grubu tarafından da kullanılmakta.
1962 yılında hayatını kaybeden Yves Klein geriye yazı, fotoğraf, heykel ve resim çalışmalarından oluşan güçlü ve cüretkar sayısız eser bıraktı. Klein, günümüzde dahi yeni sanatçılara ilham vermeye ve sanatıyla heyecan uyandırmaya devam etmekte.
Yazar: Aslı DANEEL